9.Sınıf Edebiyat Şiir Ünitesi Konu Anlatımı,Ders Notları PDF İNDİR,
9.Sınıf Edebiyat Şiir Ünitesi Konu Anlatımı,9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı, PDF DERS NOTLARI,9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Şiir Ünitesi Ders Notları,
ONEDEBİYAT.NET değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
onedebiyat= on numara edebiyat
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Şiir Ünitesi Ders Notları PDF-- derskonum.com |
PDF -ÜNİTE İÇERİĞİ
- Şiir Nedir?
- Şiirin Yapısı (Nazım birimi- biçimi-türü, söyleyici, mahlas,tapşırma)
- Şiirin Ahenk Unsurları (vurgu,tonlama, ölçü, durak, kafiye, redif, nakarat,)
- Manzume Nedir ? Şiir ile karşılaştırılması
- Şiir türleri (lirik, epik, satirik, didaktik, pastoral, dramatik şiir)
- Edebi sanatlar (söz sanatları)
- Şiirde İmge (İmge-Sapma)
- Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
1-Şiir Nedir?
Dilin, anlamı, ses ve ritim ögelerini belli bir düzen içinde kullanarak bir duyguyu, düşünceyi kendine özgü bir duyuşla ifade etme sanatına şiir denir. Başka bir tanım yapılırsa şiir, ritme ve imgeye dayanan, kendine özgü dili ve söyleyiş özelliğiyle, estetik etkilenmelerle yaratıcı bir söz sanatı.
2-Şiirin Yapısı (Nazım birimi- biçimi-türü, söyleyici, mahlas,tapşırma)
A-Nazım Birimi: Şiiri oluşturan dize kümelerine nazım birimi denir. Nazım birimi dikkate alınarak nazım şekilleri belirlenir.
I-) Dize (mısra): Şiirde en küçük nazım birimidir. Şiirde yer alan her bir satıra dize ya da mısra denir.
*Bir şiire bağlı olmayan ve başlı başına bir anlamı olan dizelere de mısra-ı azade denir. (bağımsız dize)
Muallim Naci'nin "Müdhikat-ı dehre ben ölsem de tasvirim güler"
*Yetkinliği, sağlam yapısı, özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her zaman kolayca anımsanabilen dizelere mısra-ı berceste, Örnek: "Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı"
II-) Beyit: Aynı ölçüyle söylenmiş aralarında anlam bütünlüğü bulunan iki dizeye beyit (ikilik) denir.
III-) Dörtlük: Dört dizeden oluşan nazım birimidir.
IV-) Bent: Şiiri oluşturan üçer, dörder, beşer, altışar ve daha fazla dizelik kümelerdir.
NAZIM BİRİMİ ÖRNEKLİ UYGULAMA | |
I-) Dize (mısra): | " Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;" |
II-) Beyit: | Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcumdan tabib Kılma dermân kim helâkim zehri dermânundadır. (Fuzuli) |
III-) Dörtlük: | Aruz sizin olsun, hece bizimdir Halkın söylediği Türkçe bizimdir Leyl sizin, şeb sizin, gece bizimdir Değildir bu mânâ üç ada muhtaç (Ziya GÖKALP) |
IV-) Bent: | I- Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden II- Mona Roza siyah güller, ak güller |
B-Nazım Biçimleri: Bir şiirin nazım birimi ve kafiye ölçüsü örgüsüyle ortaya çıkan yapısına nazım biçimi-şekli denir
İNDİRME LİNKİ AŞAĞIDADIR 👇👇
C-Nazım Türü:Bir şiirin konusuna göre isimlendirilmesine ise "nazım türü" denir.
PDF LİNKİ AŞAĞIDA |
D-Şiirde Söyleyici: Şiirde konuşan, olayları yaşayan ve okur tarafından sesi duyulan, şairin ürettiği kurgusal kişilik “söyleyici” olarak adlandırılır. Söyleyici, şiirde konuşan; şairin sesini ve söyleyişini emanet ettiği kişi/varlıktır. Hikâye ve roman gibi türlerde olay veya durumlar nasıl bir “anlatıcı“nın bakış açısından aktarılıyorsa şiirde de “söyleyici” aynı işlevi üstlenir. Söyleyici kavramı “şiirin öznesi”, “şiirsel ben” veya “lirik ben” olarak da adlandırılır.
E-Mahlas, Tapşırma:
Mahlas, *Sanatçıların yapıtlarında kullanmak için aldıkları ikinci ada mahlas denir.Mahlas, günümüzdeki kullanımıyla “takma ad”ın karşılığı sayılamaz. Çünkü mahlas; takma ad gibi belirli amaçlarla, zaman zaman kullanılan bir ad değildir.Tersine, sanatçının asıl adı yerine geçmiştir.
Fuzuli rindi şeydadır hemişe halka rüsvadır
Sorun ki bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı (Fuzuli- Gerçek adı: Mehmed bin Süleyman )
Tapşırma: *Tapşırma “kendini tanıtma, bildirme, arz etme” anlamına gelir. Sanatçıların eserlerinde kullandıkları takma isme halk şiirinde tapşırma, divan şiirinde mahlas denir.
Ok atılır kalesinden
Hak saklasın belâsından
Köroğlu’nun narasından
Her yan gümbür gümbürlenir (Köroğlu)
3-Şiirin Ahenk Unsurları (vurgu,tonlama,ses tekrarı,durak, ölçü, kafiye, redif, nakarat,)
A. Vurgu
Şiirde sözün etkisini, ahengini artırmak amacıyla bazı sözcük hece ya da ifadeleri daha baskılı ve belirgin okumaya vurgu denir. Söz, vurgu ile müzikal bir değer güzelliği kazanır.
Örnek:Aşağıdaki dizelerde koyu renkle gösterilen sözcük ve heceleri vurgulayarak okduğumuzda şiirin etki gücünün arttığını görürüz:
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
B. Tonlama
Şiirde duygu ve düşüncelerin anlamına uygun olarak seslerin yükseltilip alçaltılmasına tonlama denir.
Örnek: Akıncılar
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Ak tolgalı Beylerbeyi haykırdı: "İlerle!"
Akıncılar" şiirinde savaş meydanından, zafer kazanma hırsından söz edilmiştir. Şiirin ancak yüksek perdeden, coşkulu bir tonda okunmasıyla şiirdeki bu duygu ortaya çıkarılabilir.
C.Ses Tekrarı
Ses uyumu da (armoni) denilen ses tekrarı şiirin bütününde veya mısra, bent gibi alt birimlerinde aynı seslerin birden çok kullanımıyla oluşur.
I-) Aliterasyon: Bir dize veya beyitte, ahenk oluşturacak biçimde, aynı ünsüzün tekrarlanmasına aliterasyon denir.
"Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında."
Bu dizelerde "k ve s" sesleri yinelenmiş ve aliterasyon örneklenmiştir.
II-)Asonans:
Şiirde ahengi sağlamak için aynı ünlü seslerin tekrarlanmasına asonans denir. Genellikle aliterasyonla birlikte yapılır.
“Gül, gül” dedi, bülbül güle, gül gülmedi gitti,
Bülbül güle, gül bülbüle, yâr olmadı gitti.
Bu dizelerde "ü" sesi yinelenmiş ve asanonsa örnek olmuş.
Not: Bir dizede hem asonan hem aliterasyon olabilir. Örneğin yukarıdaki şiirde "ü" asonansı var iken "l" aliterasyonu vardır.
Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
D-ÖLÇÜ
I-) Hece Ölçüsü: Dizelerdeki hece sayısının eşitliği temeline dayanan ölçüdür. Hece ölçüsü, Türklerin ulusal ölçüsüdür. Hece ölçüsüne "parmak hesabı" da denir.
Hece ölçüsünde, dizelerdeki sözcüklerin gruplanışından doğan ayrım yerlerine durak denir.
Ben yürürüm / yâne yâne
Aşk boyadı / beni kâne
Ne âkılem / ne divâne
Gel gör beni / aşk neyledi
4 + 4 = 8'li hece ölçüsü
Derinden derine / ırmaklar akar
Uzaktan uzağa / çoban çeşmesi
6 + 5 = 11'li hece ölçüsü
PRATİK ÇÖZÜM: Hece sayısını hızlı bulmak için dizelerdeki ünlü harfleri sayman yeterli… Her ünlü harf bir hece oluşturur.
Sabahın / seher vaktinde → 3 + 5
Bir garip / bülbül dolaşır → 3 + 5
Yanağında / gül açılmış → 4 + 4
Ol güle / sünbül dolaşır → 3 + 5
B-Aruz Ölçüsü: Şiirde dizelerdeki hecelerin açıklık – kapalılık
(uzunluk – kısalık) bakımından değerlerinin eşitliğine dayanan ölçüdür. Yani dizelerdeki hecelerin seslerine göre düzenlenmesidir.
*Ünsüzle biten heceler uzun ya da kapalı (–), ünlüyle biten heceler kısa ya da açık (.) olarak çözümlenir.
*Aruz ölçüsü, Arap nazım ölçüsüdür. İslamiyet'in yayılmasından sonra İran ve Türk edebiyatlarında kullanılmıştır.
C-Serbest Ölçü:
Herhangi bir ölçüye bağlı kalınmadan yazılan şiirler serbest nazım örneğidir.
Hecelerin açık veya kapalı olmasına ya da sayılarına
bakmaksızın şairin özgürce yazmasıdır.
E-Redif
Dize sonlarında yazılışları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, yardımcı seslerin ve sözcüklerin tekrarına redif denir.
Redifin bulunduğu dizelerde uyak rediften önceki kısımda yer alır. Kafiyenin bulunduğu bir dizede redif olmayabilir. Yani, kafiyenin varlığı redife bağlı değildir.
Türkçedeki yapım ve çekim eklerini kavramadan, ek halindeki redifleri kavramak mümkün olamayacaktır. Redifler cümle, sözcük veya ek halinde olabilir:
Yunus bu sözleri çatar
Sanki yağı bala katar
Halka meta'ların satar
Yükü cevherdir, tuz değil
Bu dizelerde, "çatar, katar, satar" sözcüklerindeki "–ar" (geniş zaman çekimi) ekleri aynı görevde olduğu için ek halinde rediftir. "at" ise tam uyaktır.
Şerh edip râz-ı derünum ol canâ'na söylesem
Pâyine yüzümü sürsem bi-bahâne söylesem
Bu örnekte ise söylesem kelimeleri tamamen aynı anlamda olduğu için kelime halinde rediftir.
Redifler ses-kelime-kelime grubu-mısra şeklinde olabilir.
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
F-KAFİYE/UYAK
I-) Yarım Uyak: Sözcük ve eklerin son hecelerinde tek ses benzerliğine dayanan uyaktır.
Bin yaşasam bir gün gibi geçecek
Her fert ecel şerbetinden içecek
Halk topraktan sana bir yer açacak
Makamın oradır bil melül melül
"–ecek / –acak" ekleri aynı anlam ve görevde olduğu için rediftir. Geriye kalan "ç" ünsüzü ise yarım uyaktır.
II-) Tam Uyak: İki ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir.
Gel bakma kimseye hor
Halkı yorma, kendin yor
NOT: Uzun okunan ünlüler çift ses kabul edildiğinden tam uyak olarak alınır.
Ya Rab, belâ-yı aşk ile kıl aşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
III-) Zengin Uyak: Üç ya da daha çok ses benzerliğine dayanan uyak türüdür.
Örümcek bağlamış, yanmış ormanlar
Ekinsiz tarlalar, küflü harmanlar burada "lar" aynı görevde ve seste olduğu için redif !
Şu karlı dağların arkası gurbet
Garibin çarığı, hırkası gurbet
IV-) Tunç Uyak: Uyaklı olan sözcüklerden biri, diğerinin içerisinde aynen tekrar ediliyorsa buna tunç uyak denir.
Bir gün dedim ki istemem artık ne yer ne yâr
Çıktım sürekli gurbete gezdim diyâr diyâr
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
V-) Cinaslı Uyak: Dize sonlarında yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerin kullanılmasıyla yapılan bir uyaktır.
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yarimden ayrılmam
Götürseler asmaya
PDF LİNKİ AŞAĞIDA |
G-NAKARAT: Türkü bakımından iki bölümden oluşur. Birinci bölüm, asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ve "bent" adını alır. İkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrarlanan sözlerdir. Bubölüme "bağlama" veya "kavuştak" adı verilir. Divan edebiyatında tekrarlanan bu bölüme "nakarat" denir.
Öneri türkü :) Erkan Oğur "Zeynebim" | ZEYNEBİM Söğüdün yaprağı nârindir nârin İçerim yanıyor dışarım serin Zeynep'i bu hafta ettiler gelin
Zeynebim Zeynebim anlı Zeynebim Üç köyün içinde şanlı Zeynebim
Zeynep bu güzellik var mı soyunda Elvan elvan güller kokar koynunda Arife gününde bayram ayında
Zeynebim Zeynebim anlı Zeynebim Üç köyün içinde şanlı Zeynebim |
4-Manzume Nedir ? Şiir ile karşılaştırılması
Edebi eserlerin, nazım (şiir) ve nesir (düz yazı) olmak üzere iki temel ifade biçimi vardır. Nazım biçiminde oluşturulmuş eserlere manzum eser, nesir yoluyla oluşturulmuş eserlere ise mensur eser denir.
*Bir şiir düz yazıyla oluşturulmuş edebi eserlerde görülen olay örgüsü, kişi, zaman ve mekân unsurlarıyla meydana getirilmişse buna manzume denir.*
Not: Manzume eski dilde şiir anlamında kullanıldığını unutmayınız.
Manzum hikâyelerin genel özellikleri şunlardır:
ÖKSÜZ Her gün mektebe gelirken Kulübesinin önünden Geçtiğiniz fakir kadın Pek hastadır, belki yarın Çocuğu öksüz kalacak; Bilmem onu kim alacak? Onlar için Dua edin!" – Bugün derste hocaefendi Bize bunları söyledi. Kuzum anne, Öksüz nedir? ..... |
• Hikâyede bulunan bütün özellikler (olay, yer, zaman, kişiler)
manzum hikâyede de bulunur.
• Toplumu ilgilendiren konular ve olaylar işlenir.
• Daha çok ders veren, eğitici, öğretici, etkileyici konular seçilir.
• Ölçü ve uyağa dikkat edilir.
• Anlam, alttaki dizelerde de devam eder.
• Karşılıklı konuşmalara yer verilir.
• Dizelerin uzunlukları aynı olmayabilir.
• Manzum hikâyelerde şairler ya bir olayı anlatırlar ya da öğüt
vermek amacını güderler.
• Manzum hikâyeler genellikle bir çevre tasviriyle başlar, o çevrenin
kişileri tanıtılır. Sonra olay anlatılır. Amaç okura bu bölümde
ders vermektir. Bir hikâye gibi sonlandırılır.
• Giriş, gelişme ve sonuç bölümleri hikâye ile benzer özellikler
gösterir.
• Manzum hikâyeler dörtlük, beyit, bent şeklinde de yazılabilir.
• En büyük iki temsilcisi Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy'dur.
Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
Didaktik Şiir: Bir düşünceyi aktarmak veya belli bir konuda öğüt, bilgi, ders vermek amacıyla öğretici nitelikte yazılan şiir türüdür. Didaktik kelimesi Yunanca öğretici anlamına gelen “didaktios” kelimesine dayanmaktadır. Daha çok dinî, ahlaki, felsefi, sosyal konularda yazılır. Manzum hikâyeler, fabllar didaktik özellik gösterir.
Topraktandır cümle beden -Aşık Veysel | Pastoral Şiir: Tabiat güzelliklerini, kır ve çoban hayatını anlatan şiir türüdür. Pastoral kelimesi Latince “çobanlara ilişkin” anlamına gelen “pastoralis” kelimesine dayanmaktadır. Pastoral şiir; süsten uzak, sade bir dille yazılır.
Uçun kuşlar uçun doğduğum yere; Şimdi dağlarında mor sünbül vardır. Ormanlar koynunda bir serin dere, Dikenler içinde sarı gül vardır. -Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI a) İdil: doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa pastoral şiirlere idil denir. b) Eglog: Birkaç çobanın aşk, kır hayatı vb. üzerine karşılıklı konuşması yoluyla yazılan şiirlerdir. | Dramatik şiir Manzum tiyatro yapıtlarındaki şiirlerdir. Eski Yunan edebiyatında dramatik ürünler (tiyatro eserleri) manzum olarak yazılırdı. Yani dramatik şiir, bugünkü tiyatro sanatının yerini tutmaktaydı. Daha çok tiyatro türlerinden olan tragedya metinlerinde kullanılır. Bu yüzden acıklı olayları dile getiren şiirlere dramatik şiir demek de mümkün.
Sala verilirken kalktık kahveden,
Vurulmuşum, Dağların kuytuluk bir boğazında |
İNDİRME LİNKİ AŞAĞIDADIR 👇👇
6-Edebi sanatlar (söz sanatları)
1) TEŞBİH (BENZETME)
Sözü daha etkili duruma getirmek için aralarında ilgi bulunan iki unsurdan güçsüz olanı güçlü olana benzetmektir.
Benzetmede dört unsur bulunur:
a) Benzeyen b) Benzetilen c) Benzetme Yönü d) Benzetme Edatı
Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.
Minik yavrucak elma gibi kıpkırmızı yanaklarıyla gülücükler saçıyordu.
Toprağa diz vuruşu dağ gibi zeybeğin
Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Yalın Benzetme (Teşbih-i beliğ)
Sadece temel ögelerle (benzeyen, kendisine benzetilen) yapılan benzetmelere denir.
Selviler içinde bir alev Emirsultan
2) İSTİARE (EĞRETİLEME)
Benzetmenin asıl unsuru olan benzeyen ve benzetilenden yalnızca biri kullanılarak yapılır.
a) Açık İstiare: Benzeyenin bulunmayıp yalnızca benzetilenle yapılan istiaredir.
b) Kapalı İstiare: Benzetilenin bulunmayıp yalnızca benzeyenle yapılan istiaredir.
Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor. (A.İ)
Ay, altın ağaçlardan yere damlıyordu.(K.İ)
Ülkemizde üniversiteden mezun olmuş pek çok fidan artık iş de bulamıyor.(A.İ)
Bahar gelince bir ağızdan şarkılar söyler kuşlar.(K.İ)
NOT: Teşhis ve intak olan her yerde kapalı istiare vardır.
3) KİNAYE
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.
Uyarı: Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.
Mum dibine ışık vermez.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Seydi Fakıllı köyünde kadınlar su çeker gayya kuyusundan
Uyan Anadolu'm uyan ölüm uykusundan
4) MECAZ I MÜRSEL (AD AKTARMASI)
Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.
a) Bütün - parça / parça - bütün ilişkisi: Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor.
b) Sanatçı - yapıt ilişkisi: Bu yaz elinden hiç düşürmedi Oğuz Atay'ı
c) İç - dış ilişkisi: Çok acıkmış olmalı iki tabak yedi hala doymadı.
d) Yön - ülke ilişkisi: Batı'nın uygarlık maskesi düştü.
e) Yer - olay ilişkisi:Malazgirt, Anadolu'nun kapılarını bizlere açtı. -Susurluk hala silinmedi hafızalardan.
f) Yer - yönetim ilişkisi: Atina, Avrupa Birliği'nin ekonomik desteği ile
g) Yer - insan ilişkisi: Dün gece İstanbul yeniden sokağa döküldü.
5) TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME)
İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır.
Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda
Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem,
Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem.
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın,
6) İNTAK (KONUŞTURMA)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.
Deniz ve Mehtap sordular seni: Neredesin?
Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince:
Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.
Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
İçimde kanayan yara gibisin.
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı.
7) TECAHÜL İ ARİF (BİLMEZDEN GELME)
Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmalıdır.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz.
Acaba ot gibi yerden mi bittim
Acaba denizlerde mi şaşırdım
Ve zamanı nasıl unutmaktayım
PDF LİNKİ AŞAĞIDA |
8)HÜSNÜ TA’LİL (GÜZEL SEBEBE BAĞLAMA)
Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene bağlamadır.
Gül bahçesi sevgiliden haber geldiği için
Süslendi ve güzel kokular süründü.
Yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak.
Senin o gül yüzünü görmek için
Sana güneş bakmak için doğuyor.
Ölüm, güzel şey; budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber
Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
9) MÜBALAĞA (ABARTMA)
Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi
olduğundan daha çok ya da olduğundan daha
az göstermektir.
Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış.
Ben sevdalar çölüyüm
Keder minhet gölüyüm
Yaşayan bir ölüyüm
Kerem et, sağla beni
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.
10) TEZAT (KARŞITLIK)
Aralarında ilgiden dolayı, birbirine zıt kavramları bir arada kullanmaktır.
Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
İçimde kar donar, buzlar tutuşur,
Yağan ateş midir, kar mıdır bilmem.
Her zaman genç gözlerinde gülüyor
Şu kocamış ve yorgun İstanbul
Gülmek ol, goncaya münasiptir,
Ağlamak bu, dil i hazine gerek.
İki değişik anlamı olan bir sözcüğün bir dize ya da beyitte iki anlamının da kullanılmasıdır.
Tahir Efendi bize kelp demiş (Tahir: özel ad)
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp Tahirdir. (Tahir: temiz ,arınmış)
Bu kadar letafet çünkü sende var,
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.
O güzel yüzün benli de,
Göğsün niye bensiz?
,
Soluyor dallarda gül dertli dertli.
Şu köpek leşi de şurda fuzuli,
O kadar içerlediysen tut kıçından
Vur yere de çıksın içindeki ruhi.
12) TELMİH (HATIRLATMA)
Söz arasında herkesin bildiği bir olaya ya da kişiye işaret etme sanatı.
Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Ekmek Leyla oldu bire dostlarım,
Mecnun olup ardı sıra giderim.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Kaynak:derskonum.com Hazırlayan: Mustafa Şahin Edebiyat
13) TARİZ (TAŞ ATMA)
Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.
Müftü Efendi bize kâfir demiş.
Tutalım ben ona diyem müselman.
Lakin varıldıktan ruz ı mahşere,
İkimiz çıkarız orda yalan.
Bir nasihatım var zamana uygun,
Tut sözümü yattıkça yat uyuma,
Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,
Şu kavga bitse dersin
Acıkmasam dersin
Yorulmasam dersin
Çişim gelmese dersin
Uykum gelemese dersin
Ölem desene!
İNDİRME LİNKİ AŞAĞIDADIR 👇👇
14) TEKRİR
Anlatımı güçlendirmek için bir sözü sık sık tekrar etmektir.
Beni bende demen, ben değilim,
Bir ben vardır, bende benden öte.
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola oğlu aşı,
Yağ ile bal ede bir söz.
Ben güzele güzel demem,
Güzel benim olmayınca.
Gece midir insanı hüzünlendiren,
Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için,
Geceyi bekleyen?
Anlam yönünden birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmaktır.
Deli eder insanı bu dünya,
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Arım, balım, peteğim,
Gülüm, dalım, çiçeğim,
Bilsem ki öleceğim,
Yine seni seveceğim,
Kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına
Kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri
Bu akşam ışık olduk, renk olduk, ses olduk,
Yeniden kışla olduk, asker olduk, tüfek olduk.
16) LEFF Ü NEŞR (SIRALI AÇIKLAMA)
Bir dizede iki ya da daha fazla kavramdan bahsettikten sonra diğer dizede onlarla ilgili açıklama yapmaktır.
Bakışların fırtına,
Duruşun durgun su,
Biri alabora eder,
Biri boğar.
Gönlümde ateştin, gözümde yaştın,
Ne diye tutuştun, ne diye taştın.
Ben bir sedefim, sen nisan bulutu,
Ver damlaları, al yuvarlak inciyi.
Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur
Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun, ne diye taştın
17) İSTİFHAM (SORU SORMA)
Anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
18) TEDRİC (DERECELENDİRME)
Birbiriyle ilgili kavramların bir derece gözetilerek sıralanmasıdır.
İki asker, mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladı.
Her şey araya gidiyor, aradan çıkıyor
Arada çocuklar doğuyor, büyüyor, yürüyor
Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor
Arada yaz, kış, bahar, dünya dönüyor
19) NİDA (SESLENME)
Şiddetli duyguları, heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır.
Daha çok ay, ey, hay, ah ünlemleriyle yapılır.
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
Ey benim sarı tamburam!
Sen ne için inilersin?
Çatma kurban olayım ey nazlı hilal!
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer
20) CİNAS
Yazılışları aynı, anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasıdır.
Niçin kondun a bülbül kapımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya.
Kara gözler,
Sürmeli kara gözler,
Gemim deryada kaldı,
Gözlerim kara gözler.
Kalem böyle çalınmıştır yazıma,
Yazım kışıma uymaz, kışım yazıma.
Böyle bağlar,
Yar başın böyle bağlar,
Gül açmaz, bülbül ötmez,
Yıkılsın böyle bağlar.
Kalenin ardında üç ağaç incir
Çekme zincirleri kolların incir
Dize ya da mısrada ahenk oluşturacak şekilde, aynı sesin veya hecenin tekrarlanmasıdır.
Eylülde melül oldu gönül soldu lale
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hale.
Seherde seyre koyuldum semayı deryayı.
Kara toprak içinde kara karıncayı karanlık gecede görür.
Sisler bulvarında seni kaybettim.
Sokak lambaları öksürüyordu.
22) SECİ
Düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir.
İlahi, kabul senden, ret senden; şifa senden, dert senden İlahi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle.
Degül idim ben sana mail sen ettin aklımı zail.
Ey gözlerim nuru, gönüllerin süruru; başımızın tacı, ehl-i dilin miracı; gönüllerin ziyası, dil hastasının şifası!
PDF LİNKİ AŞAĞIDA |
23 ) İRSAL-İ MESEL (Atasözü Kullanma)
Bir düşünceyi kanıtlamak amacıyla bir atasözünü ya da özlü sözü örnek gösterme sanatıdır.
Kirpikleri uzundur yarin hayale sığmaz
Meşhur bir mesaldir mızrak çuvala sığmaz.
Yırtıcı kuşun ömrü olur az
Bir tek ipte iki cambaz oynamaz
Servi gibi ümitler döndü birer iğdeye,
Geçti Bor'un pazarı, sur eşeği Niğde'ye!
24-) AKROSTİŞ
Her mısranın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir ismin çıkacağı şekilde yazılmış şiire denir.
Mecnun dediler adıma, adınla çölleri aştım
İnlettim Ferhat gibi koptum dağdan sellere taştım
Nesimi'nin derisinde bedenden Hakka ulaştım.
Ezelden sevda bendim başka bedenlerde dolaştım.
Mustafa Şahin
Elem aşk olur senle olduğum zaman
Lakin zor gelir nefes almak sensiz
İnleyen geceye bir yumruk attığım an
Fırtınalar kopar yüreğimde çaresiz
25-) LEBDEĞMEZ
Bir şiir dize ya da dörtlükte dudak ünsüzü olan "b, p, f, m, v" ünsüzlerinin kullanılmaması sanatıdır.Ozanlar iki dudağı arasına bir iğne koyar ve dudaklarını birbirine değdirmeden şiir okurdu.
Her şey ne sıcaktı, her şey ne iyi
Hatta o karanlık aysız geceler
7-Şiirde İmge
İmge: İmge duyguyla edinilen bir deneyimin zihindeki görüntüsüdür, "düşünsel bir resim"dir. Duyularda algıladığımız varlıkların, durumların zihnimizdeki görüntüleri, bunların şiire yansımış biçimine imge denir. İmge, şiirin temel yapı taşıdır. Şiirde imge kurma, imge oluşturma şiir diline ayırıcı özellikler kazandırır. Sözgelimi, "Ay damlıyor üstümüze gökyüzünden" dizesinde damlama eyleminin sıvılara ait olması gerçeği katı ve parlak bir cisme aktarılmıştır.
İmgenin oluşma aşamaları şunlardır:
✓ Şair dış dünyayı gözlemler,
✓ Zekâsı ve sezgi gücüyle gözlemlediği unsurlardan kendine göre bir seçme ve eleme yapar,
✓ Bilincinde, şair duyarlığında bunlar arasında değişik ilişkiler ve bağlantılar kurar,
✓ İlginç gelebilecek, anlamlı, hayret ve hayranlık uyandırıcı soyut bir görüntü oluşturur,
✓ Bu özgün görüntüyü etkili, çarpıcı bir dille şiire döker.
"Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!"
"Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından"
"Bugün ben bir güzel gördüm" ifadesi yaşadığımız dünyada gerçekliği olan şeylerdir. Günlük hayatta birçok güzel görmek mümkündür. "Bakar cennet sarayından" güzel bir kız cennetteki bir saraydan bakamaz, evinin penceresinden bakar, ancak şair bu gerçekliği dönüştürerek sevgilisini cennetteki hurilere, evini de cennetteki saraylara benzetmiştir.
Anlam belirleyicileri, anlam ayırıcıları arasında uyum bulunmayan birleştirmelere alışılmamış bağdaştırma denir. İmgeler de birer alışılmamış bağdaştırma örneğidir
Sapma: Sapma, sözcüğü bilimsel ya da şiir terimi olarak sözcüklerin ses, biçim, anlam özelliklerinde ve dilin söz dizimi niteliklerinde bilinçli olarak değişikliğe gitmeyi, ortak dilde bulunmayan yeni söz değerleri bulmayı ifade eder.
Sözcükle İlgili Sapmalar :
Olağan dil bilgisi ve sözcük bilgisi dışında sözcüklerin şairler tarafından yeni biçimlerde oluşturulması bu tür sapmalara örnektir.
Ben tuttum seni
Yazdım sevgiledim
Çizdim sevgiledim
Gözleri göz değil gözistan
Yazımsal Sapmalar : Şiirin geleneksel özelliğinin dışına çıkılarak dize başının küçük harfle yazılması, özel isimlerin baş harfinin küçük yazılması, dize içinde cins bir ismin baş harfinin büyük yazılması gibi yazım kurallarını ilgilendiren sapmalara ise yazımsal sapma denir.
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür "
Attila İlhan
Anlamsal Sapma : Anlamsal sapmalar, büyük ölçüde istiareye dayanır. İstiare, imgelerin ve alışılmamış bağdaştırmaların ortaya çıkışındaki etkenlerden biridir.
Kurudu artık otlar
Bitmiyor tazeleri
Birikinti sularda
Yaprak cenazeleri
Kemalettin Kamu
Şair, yukarıdaki şiirde hiç kullanılmamış bir tamlamadan yararlanmış, bu anlamsal sapmada cenaze göstergesinin duygu değerini sonbaharın yarattığı hüzünlü ortama uygun düşecek biçimde yaprak göstergesini aktarmıştır.
Kaynaklar:
9.Sınıf Edebiyat Kitapları
HAZIRLAYAN: Mustafa Şahin EDEBİYAT
.
.
Yorum Gönder