9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları
9.SINIF EDEBİYAT SORUMLULUK SINAVI ÇALIŞMA
KAĞIDI,9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,ÇALIŞMA KAĞITLARI,SORUMLULUK SINAVLARI,
onedebiyat.net'in değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları üzerine bir paylaşım yazacağız.
Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
destek olmak için lütfen paylaşınız
9.SINIF SORUMLULUK SINAVI ÖRNEK SORULAR
1. I.
Gün bitti. Ağaçta neşe söndü. Yaprak ateş
oldu, kuş da yakut; Yaprakla kuşun parıltısından Havuzun suyu erguvana döndü
II.
Güneş ışığı, atmosferden geçerken
saçılıma uğrar. Tüm renkleri barındıran beyaz ışıktan; yüksek enerjili mavi
ışık, düşük enerjili kırmızı ışığa göre daha fazla saçılır. Bu durum beyazın
içindeki maviyi azalttığından Güneş’in daha kırmızı görünmesine sebep olur.
Yukarıdaki
metinlerden hangisi edebi metne hangisi öğretici metne aittir? Bu iki metin
arasındaki dört önemli farkı belirtiniz.
I. metin sanatsal bir metindir. II.metin
ise öğretici bir metindir. Bu iki metin arasındaki farklar şunlardır:
Sanatsal
Metinler, edebi zevk uyandırmak amacıyla yazılır. Öğretici metinlerin
amacı bilgi vermektir.
Sanatsal
Metinlerde öznel anlatım vardır. Öğretici metinlerde nesnel anlatım
vardır.
Sanatsal
Metinlerde dil sanatsal işlevdedir. Öğretici metinlerde göndergesel
işlevdedir.
Sanatsal metinlerde kurmaca gerçeklik
vardır. Öğretici metinlerde ise salt gerçeklik vardır.
Sanatsal metinlerde dil mecaz ve soyuttur.
Öğretici metinlerde ise kelimeler gerçek anlamda kullanılır.
2.
Yeni
bir afyondur yenen her lokma
Biber Avrupalı, tuz Avrupalı.
Gülücükler sahte, kirpikler takma
Dudak Avrupalı, göz Avrupalı.
Biber Avrupalı, tuz Avrupalı.
Gülücükler sahte, kirpikler takma
Dudak Avrupalı, göz Avrupalı.
Bebeklikte benliğini yitiren
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı, iz Avrupalı.
Tepe tepe tepemizde oturan
Bizi çıkmazlara alıp götüren
Ayak Avrupalı, iz Avrupalı.
Başımız
ayıkmaz binlerce halttan
Örf, adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan
Bebek Avrupalı, bez Avrupalı
Örf, adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan
Bebek Avrupalı, bez Avrupalı
Abdurrahim KARAKOÇ
Yukarıdaki
şiirde edebiyatın hangi bilim dalı ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir?
Açıklayınız.
Sosyoloji bilim dalı ile ilişkisinden
bahsedilebilir. Sosyoloji, toplumu inceleyen bilim dalıdır. A.Karakoç burada
toplumun sosyolojik değişiminden “Avrupalılıaşma” adına özünden kopmasını dile
getirmiştir.
3.” İnsanların
saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz,
insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır.
Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız
bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri,
hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama
Enstitüsü
Yukarıdaki metinde edebiyatın hangi bilim
ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir? Açıklayınız.
Bu
metinde edebiyatın psikoloji ile olan bağlantısını görmekteyiz. Edebi eserler,
psikolojik tahlilleri içerisinde barındırabilir. Bu yönüyle Ahmet Hamdi
Tanpınar, romanında insanların mutluluk kavramını anlaması, anlamlandırması,
aklın hayatları üzerinde pek ehemmiyet taşımaması durumunu ele alır.
4.”Kayı
boyu, Ede Balı'ya göre, Tanrı görevlisidir; Kayı boyu, gücünün ulaştığı
yörelere adaleti kurmakla görevlidir; Kayı boyu, gücünün ulaştığı yörelerde
insanlara güven, huzur, varlık ve hoş geçim sağlamakla görevlidir; Kayı boyu,
başta Oğuzlar, birleştirmekle, bütünleştirmekle görevlidir, ve Kayı boyu bu
görevi üstlenip başarmaya mecburdur.”
Tarık Buğra, Osmancık
Yukarıdaki metinde edebiyatın hangi bilim
ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir? Açıklayınız.
Bu metinde edebiyatın psikoloji ile olan bağlantısını
görmekteyiz. Edebi eserlerde tarihsel olaylar gerçek veya kurgusal olarak yer
alabilir. Osmancık romanında da Osmanlı devletinin kuruluş aşaması anlatıldığı
için tarihle bir bağlantı kurulabilir.
5.
Aşağıdaki cümleleri jargon,
standart dil, ağız, şive, lehçe, argo kavramlarına uygun olacak şekilde
tamamlayınız
Git önkü yüzünü
yuuka gel. sırtındakini de değiştir. Koş baken!
Önkü tası horaya go.
Hangırıya
goycem teeze ?
Hönkürüye gıı..
.................Ağız...............
Balıq başdan iylənər.
..........................Şive.....................
Hangi kitabı okumayı düşünüyorsunuz?
..Standart Dil.....
Adam bu dükkanlardan anaforlanıyor.
.....Argo...............
Boğazınızda tonsillit
şüphesivar...............Jargon................
6. Aşağıdaki
metinlerde hangi anlatıcı bakış açıları kullanılmıştır?
Artık yolculuğum, görev yerime
yaklaştıkça rüyalaşıyor, hız kazanıyor gibiydi. Preveze’den, Yanya’dan geçtim.
Telgrafhaneye geldim. Burası güzel bir yerdi. Bağlık, bahçelik… (.........Kahraman Bakış
Açısı.................)
Etrafına bakındı. Yerlerde çimenler
yeşermiş, sıska erik dalları bembeyaz çiçeklerle örtülmüştü. Hoşuna gitti. Sola
eğri çarpık burnunu yukarı kaldırdı. Derin derin havayı kokladı. (İlahi Bakış
Açısı)
Salep güğümleri kaynıyor, çay ocakları
yakılıyordu. En çok simitçiler, poğaçacılar satış yapıyor ve en çok onların
bağırtıları duyuluyordu ( .......Gözlemci Bakış Açısı......)
7. “Oltaya tutuldu muydu dünyasına, sulara küsüverir. Nasıl
bir korku içine düşer kim bilir? Onun için dünya bomboştur artık. Oltadan
kurtulsa da fayda yoktur. Suyun yüzüne yamyassı serilir. Kocaman gözleriyle
insana mahzun mahzun bakar durur. Sandala aldığınız zaman dakikalarca onun
sesini işitirsiniz. Ya, sesini! Bir o, bir de kırlangıç balığı sandalda
ölünceye kadar ikide bir feryada benzer, soluğa benzer acı bir ses çıkarır.
İnce zardan ağzını bir kere ağlara vurmasın, küstüğünün resmidir dülger
balığının.”
Sait Faik Abasıyanık,Dülger Balığının Ölümü
Yukarıdaki
hikayenin türünü belirleyiniz. Bu tarz hikayelerin dört önemli özelliğini
yazınız.
Durum hikayesinden alınmıştır. Bu tarz
hikayeler :
* Psikolojik tasvirleri ön planda tutar.
*Hikayenin sonunda tam bir bitmişlik
yoktur.
*Serim,düğüm.çözüm bölümüne genellikle
uyulmaz.
*Merak öğesi geri planda tutulmuştur.
8.
Kadın yaklaşınca hâlâ şaşkın şaşkın gülümseyen oğlunu bileğinden yakaladı:
– Bu ne hâl? Kimlerle konuşuyorsun? Ve öteki elindeki şemsiyeyi, elini
arkadaşının avucunda bırakan küçük satıcının omzuna vurdu. Sonra haykırdı:
– Pis, baksana, senin konuşabileceğin insan mı bu? Çocukların kolları
birbirinden ayrılıp aşağı sallanıverdi. Küçük satıcının gözleri kolunun
acısından yaşla dolmuştu. Arkadaşının gözündeki yaşları gören çocuk, ruhundan
fışkıran bir isyanla:
– Anneciğim, o benim mektep arkadaşım! Kadın, yüzü kıpkırmızı kesilerek
oğlunun sözünü kesti:
– Ben yarın mektebinize de telefon edeceğim. Sana kendi seviyende
olmayanlarla arkadaşlık etmeyi gösteririm!
Oğlunu kolundan çekti. Geride kalan küçük satıcı ile anasına, yerin
dibine geçirmek ister gibi tahkir edici ve ezici bakışlar atarak yürümeye
başladı.
Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki
soruları cevaplayınız.
a) Hangi tür hikayeye örnek olabilir?
Niçin
Olay hikayesidir. Olaylar, psikolojik öğelerin önüne geçmiştir. Devinim
vardır.
b) Metindeki çatışmayı saptayınız.
Toplumun alt sınıfı ve üst sınıfı arasında bir çatışma gözler önüne
serilmiştir.
c)Hangi tür bakış açısı
kullanılmıştır? Niçin?
Gözlemci bakış açısı kullanılmıştır. Olaylar tamamen müşahit bir bakış
açısı ile kahramanların psikolojik yapısı bizlere sunulmadan anlatılmıştır.
d) Metindeki kadın karakterin
psikolojik özelliklerinden dördünü belirtiniz.
Tehditkar, kıskanç, kendini beğenmiş, öfkeli
9.
Yine
birlikte oynuyor, okuldan eve birlikte dönüyorduk. Bir gün hava çok sıcaktı.
Büyük Hoca, bize yarım günlük tatil verdi. Tıpkı perşembe günkü gibi...
Mıstık’la sokağın tozları içinde yavaş yavaş yürüyorduk. Ben terimi silemediğim
için yüzüm sırılsıklamdı. Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk. Kenarda yığılmış
bir duvarın temelleri vardı. Birdenbire karşıdan iri, kara bir köpek çıktı.
Koşarak geliyordu. Arkasından birkaç adam, kalın sopalarla kovalıyorlardı.
Bize, “Kaçınız, kaçınız, ısıracak!” diye bağırdılar. Korktuk, şaşırdık. Öyle
kaldık. Önce ben biraz kendimi toplayarak “Aman, kaçalım!” dedim. Gözleri ateş
gibi parlayan köpek bize yetişmişti. O zaman Mıstık “Sen arkama saklan!” diye
haykırdı.
Yukarıdaki
metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)
Hangi tür hikayeye örnektir? Bu hikaye türünün özelliklerinden dördünü
belirtiniz.
Olay
hikayesidir. Bu tarz hikayelerin özellikler şunlardır:
*
Hikayelerde serim,düğüm,çözüm planına uyulur.
*
Merak öğesi hikayelere hakimdir.
*
Hikayelerin soununda kesin bir bitmişlik vardır.
*
Olay, psikolojik öğenin önüne geçmiştir.
b)
Hangi tür anlatım biçimleri kullanılmıştır?
Öyküleyici ve betimleyici anlatım kullanılmıştır.
10.
Sokaktayım,
kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum
Yukarıdaki
şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
Nazım
Birim: Dörtlük
Kafiye
Şeması : abab Çapraz Kafiye Şeması
Ölçü
ve Durak: 7+7:14’lü hece ölçüsü
Kafiye: 1-3. mısralar
arasında -ta : tam kafiye
2-4 mısralar arasında -r: yarım
kafiye
Redif: 1-3.
mısralar arasında -sında redif
2-4 mısralar arasında –üyorum
redif
Söz
Sanatı: 3.mısrada yol, bir oka
benzetilmiş ve okun özelliği olan saplanma özelliği yola verilmiştir. Kapalı
istiare vardır.
11. Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya
Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.
Yukarıdaki
şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
Nazım
Birim: Dörtlük
Kafiye
Şeması : aabb Düz Kafiye Şeması
Kafiye: 1-2. mısralar
arasında -u : yarım kafiye
3-4 mısralar arasında –amın:
zengin kafiye
Redif: 1-2.
mısralar arasında –dur Ya Rabbi redif
3-4 mısralar arasında redif
yoktur
Söz
Sanatı: 1.mısrada Türk ordusunu
fırtınaya benzettiği için teşbih sanatı vardır.
12. Karac’oğIan gene coştu, bulandı
İnip aşkın deryasına dolandı
Güzel gitti, diye pınar ağladı
Acıdı yüreğim, yandı pınara
Yukarıdaki
şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
Nazım
Birim: Dörtlük
Nazım
Biçimi: Koşma
Ölçü:
11’li hece ölçüsü
Kafiye
Şeması : aaab Düz Kafiye Şeması
Kafiye: an-tam kafiye
Redif: dı -redif
Söz
Sanatı: 3.mısrada pınarın bulanmasını güzelin gitmesine
bağladığı için hüsn-i talil sanatı vardır.
13. Her ne
kusur varsa, geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda,
El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda,
El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.
Nazım
Birim: Dörtlük
Ölçü
ve Durak: 11’li hece ölçüsü 6+5
duraklı
Kafiye
Şeması : abab Çapraz Kafiye Şeması
Kafiye: an-tam kafiye, âr: zengin kafiye
Redif: da -redif
Söz
Sanatı: Leyla ve Mecnun tarihsel
olayına atıfta bulunduğu için telmih sanatı vardır.
14.
Ana, bu bayram mı? .Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?
Yukarıdaki
şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
Nazım
Birim: Dörtlük
Kafiye
Şeması : abab Çapraz Kafiye Şeması
Ölçü
ve Durak: 7+7:14’lü hece ölçüsü
Kafiye: 1-3. mısralar
arasında –ayıp : tunç kafiye
2-4 mısralar arasında -r: yarım
kafiye
Redif: 1-3.
mısralar arasında redif yok
2-4 mısralar arasında –düğüm bayramlar
hani
Söz
Sanatı: Şiirde bilip bilmezlikten
gelindiği için
Tecahül-ü Arif sanatı vardır.
15. Aşağıdaki
şiirlerin içerikleri göz önüne alarak şiirlerin türlerini belirtiniz
Bir arzuhal yazsan makama varsan
Ağlasan derdini davanı sorsan
Ağır hasta olsan hekime varsan
Yarana bir ilaç sürmez parasız.
Ağlasan derdini davanı sorsan
Ağır hasta olsan hekime varsan
Yarana bir ilaç sürmez parasız.
(...............Satirik
Şiir....................)
Kara dutum, çatal karam,çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem,
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın oğulum
Günahımsın vebalimsin.
Nar tanem, nur tanem, bir tanem,
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın oğulum
Günahımsın vebalimsin.
(...........Lirik
Şiir..........................)
Bizdik o hücumun bütün aşkıyla
kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
(.................Epik
Şiir...............)
ELEKTRA
Bütün bildiklerimi anlatayım sana;
Ağlamaktan vazgeçmezsen, seni
Gün ışığı girmez bir yere kapatacaklar
Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın
O zaman bol bol ağlarsın gerçek talihsizliğine
Düşün bunları felaket gelip çatınca
Beni kabahatli görme, aklını başına devşir
Bütün bildiklerimi anlatayım sana;
Ağlamaktan vazgeçmezsen, seni
Gün ışığı girmez bir yere kapatacaklar
Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın
O zaman bol bol ağlarsın gerçek talihsizliğine
Düşün bunları felaket gelip çatınca
Beni kabahatli görme, aklını başına devşir
(...............Dramatik
Şiir.............)
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin
(......Didaktik.....................)
16. Günün
birinde, kurbağa ile fare arkadaş olmuşlar. Bir bahar mevsiminde kurbağa,
fareye: “Gel, biraz gezelim.” demiş. Bunlar gide gide, bir ırmağa rastlamışlar.
Kurbağa, farenin sudan geçemeyeceğini bildiği için ona: “Sen üzerime çık,
kuyruğunu da ayağımla bağla. Böylece seni karşı tarafa rahatlıkla
geçirebilirim.” demiş. Fare kurbağanın sırtına binmiş, tam suyun ortasına
vardıklarında kurbağa suyun dibine doğru dalmaya başlamış. Elbette fare suyun
içine girer girmez hemen boğulmuş. Ama kuyruğu kurbağanın ayağına bağlı olduğu
için yine onun sırtında kalmış. Suyun yüzüne çıkan kurbağa sırtında fare ölüsü
ile dolaşırken kartal yukarıdan fareyi görmüş ve kaptığı gibi dağın başına
götürmüş. Fare kurbağaya bağlı olduğu için yüksek dağın zirvesinde kartala yem
olmaktan kurtulamamış. Atalarımız ne güzel demiş: - - - -
Yukarıdaki
metinle ilgili aşağıdaki soruları yanıtlayınız.
a) Metnin
türü nedir? Bu türün dört önemli özellilğini belirtiniz.
Fabl türünden alınmıştır.
*İnsanlar arasında cereyan eden olayları
hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek
bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek ya da bir
düşünceye güç kazandırmak isteyen bir çeşit masaldır.
*Fablların kahramanları genellikle
hayvanlardır. *Hikâyelerde yer alan hayvanlar, kendi temel özelliklerini
korumakla birlikte insana ait bazı özellik ve değerleri de üstlenir. Bu
bakımdan bu tür metinler genellikle Teşhis ve intak sanatları
üzerine kurulur.
*Fabllar manzum (şiir) veya nesir (düz
yazı) biçiminde yazılabilirler.
*Fabl türündeki metinlerin sonunda her
zaman bir ahlak dersi verilir. Bu türdeki ders veya mesajlar kısa ve açık
olarak sunulur. Bu mesaj anlatılan hikâyenin doğal bir sonucu olarak ortaya
çıkar ve bir atasözü veya özdeyiş biçiminde açıkça ifade edilir.
17.
Bir gün Rüzgâr Güneş’le konuşuyormuş.
— Ben senden daha güçlüyüm, demiş.
— Öyle mi, demiş Güneş.
— Elbette, demiş rüzgâr.
— Bunu sana göstereceğim. Bak şu
aşağıdaki yaşlı adamı görüyor musun?
Güneş eğilip bakmış.
— Görüyorum diye cevap vermiş.
Rüzgâr gururla:
— Gör bak, onun ceketini çıkaracağım diye
konuşmuş. Güneş:
— Peki o zaman, demiş. Haydi dene
bakalım. Sonra bulutların arkasına çekilmiş. Merakla rüzgârı, izlemeye
başlamış. Rüzgâr bütün şiddetiyle esmiş. O estikçe yaşlı adam üşümüş. Üşüdükçe
paltosuna sarılmış. Rüzgâr buna öfkelenmiş. Daha da şiddetli esmiş. Bu kez adam
paltosunu daha sıkı tutmuş. O ne kadar şiddetli estiyse adam da paltosuna o
kadar çok sarılmış. Çünkü çok üşüyormuş. Rüzgâr sonunda pes etmiş. Bu kez sıra
Güneş’e gelmiş. Güneş bulutların arkasından çıkmış. Yaşlı adama sıcacık
gülümsemiş. Yeryüzünü iyice ısıtmış. Adam pek sevinmiş. Yeryüzü ısındıkça adam
da ısınmış. O da gülümsemeye başlamış. Artık paltoya ihtiyacım kalmadı diye
düşünmüş. Ve paltosunu çıkarmış. Güneş rüzgâra dönerek:
— Gördün mü, demiş. Nazik olanlar
zorbalardan her zaman daha güçlüdür
Yukarıdaki
metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)
Metnin türünü sebebiyle belirleyiniz.
Fabl türünden alınmıştır. Metinde insan
dışı varlıklar kişileştirilmiş ve ders verilmiştir.
b)
Hangi tür anlatım biçimi kullanılmıştır?
Öyküleyici ve söyleşmeye dayalı anlatım.
c)
Metindeki çatışmayı belirtiniz.
Kibarlık ve kabalık çatışması vardır.
d)Metni
bir atasözü ile karşılasanız hangi atasözü uygun düşer?
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
e)
Metinde hangi varlıklar kişileştirilmiştir? Kişileştirilen varlıkların en
önemli özellikleri nedir?
Güneş: Kibardır.
Rüzgar: İşlerini zorbalıkla halletmeye
çalışmaktadır.
18. Yusuf
''Kesiştik,'' dedi. ''Üçer lira.''
Amele çavuşu az olduğunu bildiği halde, ''İyi,'' diye başını salladı. ''Onu da söyleyeyim, burada bir âdet malum ya, her yerin bir âdeti olur..''
Gene Yusuf:
''Doğru, olur.''
''Paradan paraya beni kollamanız lâzım.!''
İki arkadaş kaygıyla bakıştılar. Ulan ne yerdi bu şehir dedikleri. Fabrikada avanta, yapılarda avanta.''
Amele çavuşu az olduğunu bildiği halde, ''İyi,'' diye başını salladı. ''Onu da söyleyeyim, burada bir âdet malum ya, her yerin bir âdeti olur..''
Gene Yusuf:
''Doğru, olur.''
''Paradan paraya beni kollamanız lâzım.!''
İki arkadaş kaygıyla bakıştılar. Ulan ne yerdi bu şehir dedikleri. Fabrikada avanta, yapılarda avanta.''
Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde
Yukarıdaki
roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların
özelliklerinden dördün belirtiniz.
Sosyal roman örneğidir. Bu tarz romanlarda:
* Toplumun her kesiminden karakterlere
yer verilir
*Dil günlük dildir.
*Genellikle sınıfsal çatışma, toplumsal
bozukluklar, ağa-ırgat çatışması oluşturur.
*İdeolojik alt yapısı vardır.
19. “Bazan
etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu
sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi
anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın
derinliklerine atar ve boğar.”
Peyami Safa, 9. Hariciye Koğuşu
Yukarıdaki
roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların
özelliklerinden dördün belirtiniz.
Psikolojik romandan alınmıştır.
* Olaydan ziyade psikolojik öğeler ön
plandadır.
* Bilinçaltından sıkça faydalanılır.
* Kahramanların iç monologlarına sıkça
yer verilir.
*Olayların ortaya çıkardığı psikolojik
etkiler de eserlde yer bulur.
20. “Beni iyi dinle George. Kızımı bir makineye
emanet edemem. Ne kadar akıllı olduğu umurumda değil.Ruhu yok,aklından ne
geçtiğini kimse bilemez.Koca bir metal yığını tarafından yetiştirilmek
çocukların yaratılışına uygun değil!”
Isaac Asımov,
Ben Robot
Yukarıdaki
roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların
özelliklerinden dördün belirtiniz.
Bilimkurgu romanından alınmıştır.
Gelecek, alternatif zaman dilimleri, ya
da bilinen tarih ve arkeolojik kayıtlarla çelişen geçmiş zaman kurgulamaları.
Dış uzay, diğer dünyalar, ya da uzaylılar
içeren kurgulamalar.
Bilinen doğa yasalarına aykırı teknoloji
ve bilimsel kurallar içeren hikâyeler
Zamanda yolculuk ya da psiyonik,
nanoteknoloji gibi yeni teknolojiler, ışık hızı üzerinde seyahat, robotlar, ya
da yeni politik ya da sosyal sistemler (örnek: bir distopya) gibi yeni bilimsel
kuralların keşfi ya da uygulanmasını içeren hikâyeler olabilir.
Fantastik anlatımdan faydalanılır.
21. Oturdular. Neriman’ın buraya üçüncü
gelişiydi. Her seferinde burasını biraz daha seviyor ve beğeniyordu. Her şey
temiz, her şey güzel. Zevkli bir kadın eliyle döşenmiş küçük bir ev odası gibi.
Ve baş başa konuşmaya müsait! Pastacı, muhallebici gibi yerleri daima dükkân
fikriyle beraber düşünmeye alışmış Neriman için, bu mahrem küçük salon yepyeni
bir şeydi. Fahriye’nin de hayranlığını yüzünden görmek istiyordu. Fakat utanç,
Fahriye’nin yüzünde, bütün hisleri kırmızıya boyamış ve örtmüştü, sıkıldığı
belliydi.’’
Yukarıda
roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.
Anlatıcı, roman karakterinin ruhsal
çözümlemesini yaptığı ve bunu okuyucularla paylaştığı için iç çözümleme tekniği
vardır.
22.
Yastığın lavanta çiçeği kokan tertemiz keten örtüsünün serinliğine yüzünü
değdirince hiç olmazsa polisler gelinceye kadar bir iki saatlik bir prens
uykusu çekmek ihtiyacıyla gözlerini yumdu. Nilüfer,Selma,Aziz,çıngırak,sarı
fenerler,deniz... Bir kere toplanmış adamların Ferit’i uykudan çıkarmaya
çalışırken burnu onun burnuna yapışan Zehra’nın gözlerinden gelen sesli
cümleler: “Sana mademki bir Çarşamba sabahının mandallarından kopmuş bir yaprak
soranlara...” Ve polisler... Ayak sesleri... Hep ayak sesleri şimdi. Ferit
gözlerini açtı. Ayak sesleri. Merdivende değil, tavanda.
Yukarıda
roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.
Anlatıcı, kahramanın düşüncelerini
birbirinden bağımsız bir şekilde okuyucularla paylaştığı için bilinç akışı
tekniği vardır.
23. Prag der demez içim cız etti. Deminden
beri aklıma getirmek istemediğim her şeyi bu sefer zapt etmeme imkân
kalmamıştı. Fakat ne diye soracaktım? Benim Maria ile olan münasebetimden onun
haberi yoktu, sualime ne mana verecekti? Nereden tanıdığımı sormayacak mıydı?
Sonra söyleyeceği şeyler... Bunları öğrenmemek daha iyi olmaz mıydı? Aradan bu
kadar sene -tam on sene, hatta biraz daha fazla- geçtikten sonra öğrenmenin ne
faydası vardı?
Yukarıda
roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.
Anlatıcı, kahramanın içsel konuşmalarını
okuyucularla paylaştığı için iç monolog vardır
24. "Ali
Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar
Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı.
Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu."
Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu."
Yukarıda
roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.
Anlatıcı, olayları kısaca anlattığı ve
okuyucuyla paylaştığı için özetleme tekniği vardır.
25. Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,”
demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de
mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin,
İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git,
sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına
karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!” Camdan dışarı baktı, kendi kendine
İstanbul’u yeneceğine dair söz verdi.
Yukarıda
roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.
Şimdiki zaman ve geçmiş zaman arasında
bir köprü kurulduğu için geriye dönüş tekniği kullanılmıştır.
26. Romantizm ve realizm edebi
akımları ile yazılan romanları romanın
amacı, yazarın tavrı, roman kahramanlarının oluşturulması gibi yönlerden
karşılaştırarak farklarını yazınız. Türk Edebiyatında bu edebi akımlarla yazılmış
birer eser örneği veriniz
Romanın amacı: Romantik romanlarda toplum
için sanat yapılır. Realist romanlarda ise sanat için sanat yapılır.
Yazarın tavrı: Romantik romanlarda yazar,
sık sık anlatımı bölerek kendi düşüncelerini söyler. Realist romanlarda yazar
sadece bir anlatıcıdır, anlatımı bölmez.
Roman Kahramanlarının Oluşturulması:
Romantik romanlarda iyi ve kötü tipler vardır. İyiler kazanır, kötüler
kaybeder. Realist romanlarda ise tiplerin yanı sıra karakterler vardır.
Türk Edebiyatı’nda Ahmet Mithat
Efendi’nin Felatun Bey ve Rakım Efendi adlı eseri romantik, Recaizade Mahmut
Ekrem’in Araba Sevdası adlı eseri realistir.
27.
Roman türü Türk Edebiyatı’na TANZİMAT döneminde girmiştir. İlk romanlar çeviri yoluyla edebiyatımıza
girmiştir. YUSUF KAMİL PAŞA’nın TERCÜME-İ
TELEMAK adlı eseri ilk çeviri romandır. İlk yerli romanımız ŞEMSETTİN SAMİ tarafından yazılan TAAŞŞUK-U TALAT VE FITNAT adlı eserdir.
İlk edebi romanımız ise NAMIK KEMAL tarafından
yazılan İNTİBAH adlı eser olarak
kabul görür.Her ne kadar bu dönemde romanların mekanı İstanbul olsa da köyü
anlatan ilk eser NABİZADE NAZIM
tarafından yazılan KARABİBİK adlı
eserdir.
Yukarıdaki parçada boş bırakılan
kısımları uygun şekilde doldurunuz.
28.Modern Tiyatro türlerini belirterek
özellikleri yönüyle karşılaştırınız
TRAJEDİ
|
KOMEDİ
|
DRAM
|
Tarihsel ve mitolojik konular işlenir.
|
Hayatın gülünç yönleri gösterilir.
|
Hayatın acıklı ve gülünç yönleri aynı
anda gösterilir.
|
5 perdedir
|
5 perdedir
|
Perde sayısı zorunluluğu yoktur
|
3 birlik kuralına uyar.
|
3 birlik kuralına uyar.
|
3 birlik kuralına uyma zorunluluğu
yoktur.
|
Manzumdur
|
Manzumdur.
|
Manzum ve mensurdur.
|
Dil soyludur.
|
Dil günlük hayatta kullanılan dildir.
|
Dil günlük hayatta kullanılan türdür
|
Kahramanlar soyludur.
|
Kahramanlar günlük hayatta karşımıza
çıkan kişilerdir.
|
Kahramanlar sıradandır.
|
Sahnede kötü olaylar gösterilmez
|
Sahnede kötü olaylar gösterilebilir.
|
Sahnede kötü olaylar gösterilebilir.
|
29 HÜRREM:
(Birden tesadüfen hatırlayıvermiş gibi sorar.) Şehzademiz Mustafa hakkında pek
kıvandırıcı, pek güvendirici sözler işitiriz hünkârım. (Durur. Hünkârın yüzüne
tatlı bir bakışla bakar.)
KANUNİ: (Yüzünde tek çizgi oynamaksızın)
Doğrudur. HÜRREM: Söylendiğine göre cennetmekân Selim Han güya mezardan çıkmış
da yeniden kılıç kuşanmış. KANUNİ: (Aynı durgun tavırla) Doğrudur.
HÜRREM: Derler ki şehzadenin siması onun
simasına benzer, kuvveti onun kuvvetine o kadar benzer.
KANUNİ: Doğrudur.
HÜRREM: (Gayet masum bir şey söylüyormuş
gibi.) Allah esirgeye hünkârım, Allah esirgeye de benzeyiş bu kadarla kala.
KANUNİ: Ne demek istersin?
HÜRREM: (Onun öfkesinden dehşetli
korkmaktadır. Fakat şu anda hayatı üzerine oynayan bir oyuncu gibidir.) Hiç
sultanım. Hünkârımızın hayatı üzerine belki de pek lüzumsuz bazı evhamlara
kapılmışızdır. Muhabbetimizin büyüklüğünden. (Hünkârın yüzüne bir çocuk saflığı
ile bakar.) Yoksa Allah şahittir ki şehzademizin hiçbir kötü hareketini görmüş,
işitmiş değiliz.
KANUNİ: (Sert bir hareketle kalkar.)
Yeter
Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki
soruları yanıtlayınız.
a) Yukarıdaki metin modern tiyatro türlerinden
hangisine ait olabilir? Niçin?
Trajediye
aittir. Trajediler konularını tarihten alır ve karakterleri sıradan tipler
değildir. Burada da Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Şehzade Mustafa
güçlü karakterlerdir.
b) Metindeki çatışmayı doğuran unsur
nedir?
Hürrem
Sultan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ı Şehzade Mustafa’ya karşı iktidar hırsı ile
doldurması çatışmayı doğurmaktadır.
30.
Aşağıdaki tiyatro terimlerini açıklayınız.
Adapte: Yabancı bir eseri, yer adları, şahıs adları,
deyimleri, gelenek ve görenekleriyle yerli hayata uygulayarak çevirme;
uyarlama.
Aktör: Erkek tiyatro sanatçısı.
Aktris: Kadın tiyatro sanatçısı.
Fars (Farce): Komedinin, sanat yönü az, kaba bir türü. Çok
eskiden tiyatrolarda perde arası gösterisiydi, sonra bağımsız olmuştur.
Feeri: Masalların tiyatro sahnesinde dramatize
edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol aldığı bir tiyatro türü.
Mimik: Bir duygu veya düşüncenin kaş, göz, ağız, yüz
hareketleriyle anlatılması.
Perde: Tiyatro eserinde bir perdenin açılmasından,
kapanmasına kadar geçen bölüm
Pandomim: Sessiz hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz
ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya
yarayan tiyatro çeşidi.
Rejisör: Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya
seyirci önüne çıkıncaya kadar geçirdiği her anı yöneten kimse; yönetmen.
Suflör: Tiyatroda, kuliste durarak oyunculara sözlerini
fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.
31. . A
Tiyatrocu
ve sinema sanatçısı olan Kemal Sunal gözlerini dünyaya İstanbul’un Küçükpazar
semtinde 11 Kasım 1944 yılında açtı. Babasının adı Mustafa Sunal, annesi ise
Saime Sunal’dır. Kemal Sunal’ın Cemal ve Cengiz adında iki de kardeşi vardır.
Yaşamı boyunca 82 filmde rol alan Kemal Sunal, ilkokulu Mimar Sinan İlkokulunda
okudu. Vefa Lisesinden mezun olan sanatçı yüksek öğrenimine Marmara
Üniversitesi Gazetecilik bölümünde devam etti. Vefa Lisesindeki Felsefe
Öğretmeni Belkıs Balkır’ın sanatçıyı Müşfik Kenter ile tanıştırması, Kemal
Sunal’ın hayatının dönüm noktası oldu.
B
15 Mayıs 1987’de Ankara’da doğdum. Bir
yaşıma geldiğimde babamın işi gereği Ankara’dan Denizli’ye taşındık. Hayatımın
ilk 5 yılını burada babam Mustafa Bey ve annem Fatma Hanım ile birlikte
geçirdim. Sonrasında gelen tayin haberi ile birlikte Tokat’a taşındık. Ve Zile
maceramız başladı. Birkaç ay içerisinde kardeşim Emir dünyaya geldi ve böylece
sıkıcı yalnızlığım sona erdi. İlköğretimimi burada tamamladıktan sonra, yeni
bir tayin ile ben ortaokuldayken Bursa’ya taşındık. Neyse ki Bursa ailemin son
durak noktası oldu. Ama benim yolculuğum henüz bitmemişti. Öğretmen olmak için
İstanbul Üniversitesindeki eğitimime başladım.
Yukarıdaki
metinlerle ilgili olarak aşağıdaki boşlukları doldurunuz.
A metninin türü ......Biyografi..................’dir/dür.
B metninin türü
.......Otobiyografi........................dir/dür.
A metninin Tanzimat Edebiyatından önceki ismi
...................Tezkire......................’dir.
Bu türde yazılan ilk eser 15.yy sanatçısı ............Ali Şir Nevai........... ‘ye ait ......Mecalis’ün
Nefais.............. adlı eserdir.
Bu tür metinlerde dil
............Göndergesel............
işlevde kullanılır.
A
türündeki eserlerde ......3.... tekil kişi ağzından anlatım
yapılır. B türündeki eserlerde ise ...........1..........
tekil kişi ağzından anlatım yapılır.
32. BEN ORHAN VELİ
Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman
Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii (*)..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Evde otururum,
Masa başında çalışırım.
Bir anne ile babadan dünyaya geldim.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet (*).
Ne İngiliz Kralı kadar
Mütevazıyım,
Ne de Bay Celâl Bayar'ın
Ahır uşağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Bayılırım.
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Yukarıdaki
şiir içerik olarak öğretici metinlerden hangisine dahil edilebilir? Bu tarz
metinlerin genel özelliklerinden dördünü yazınız.
Otobiyografi örneği olarak kabul
edilebilir. Bu tür metinlerde:
- Otobiyografide doğumdan itibaren otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.
- Otobiyografilerde çoğu zaman sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden ve sosyal çevresinden, aile içi durumlarından da söz eder.
- Edebiyat, sanat, siyaset, spor gibi değişik alanlarda ünlü bir kişi; diğer insanlarca bilinmeyen yönlerini, başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını anlatmak amacıyla otobiyografisini yazar.
- Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.
- Bütün bu iyi niyete rağmen otobiyografiler öznel eserler olarak kabul edilir. Çünkü kişi kendisini anlatmaktadır ve bunu yaparken tarafsız davranamaz.
33. 10
Teşrinievvel (Ekim)
Bu sabah alaya hareket ettik ancak
karargâha ancak öğleden sonra ulaşabildik. Henüz çadırlar kurulmadı. Ben çok
yorgunum. Üstelik biraz da başım ağrıyor. Nasıl ağrımasın? Yoldaki molada
elimize iki gün öncesine ait bir gazete parçası geçmişti ve orada okuduğumuz
bir haber savaşın tüm seyrini değiştirecek türdendi.
Yukarıdaki
metin hangi öğretici metinden alınmış olabilir? Bu türün dört önemli özelliğini
belirterek Türk Edebiyatı’nda bu türde yazılmış iki eser belirtiniz.
Günlük türündeki eserden alınmıştır. Bu
tarz eserlerde:
Yaşan olayların, izlenimlerin günün
gününe yazılması ile oluşurlar.
Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve
özlü, öznel yazılardır.
İnandırıcı, içten ve samimidirler.
Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
...
Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal
yapısını yansıtırlar.
Türk Edebiyatı’nda bu türde yazılan
eserlere örnek olarak Oktay Akbal’in Geçmiş’in Kuşları, Nurullah Ataç’ın Günce,
Tomris Uyar Gündökümü verilebilir
34 (I)
Troya için tüm zamanların en ünlü kenti
yakıştırmasını yapmak hiçte haksızlık olmaz. (II) Troya; efsanelerden çıkıp
romanlara, duvar resimlerine, satranç taşlarına hatta bilgisayar virüsü
adlarına kadar kendine yer bularak bunu haketti. (III) Bu kent, Homeros’un
İlyada Destanına göre, trajik bir savaşa sahne olmuştu. (IV) Çanakkale boğazının
girişinde yer alan Troya, Doğu ile Batı’nın birleştiği yerdedir. (V) Ege denizi
ile Karadeniz’in, Marmara Denizi’ni aralarına alıp karıştığı bir yerde destanı
ve buluntularıyla Dünya kültür mirasını yüz
yıllardır etkilemeye devametmektedir.
Yukarıdaki
paragrafta yer alan yazım yanlışlarını tespit ederek doğru şekillerini yazınız.
Hiçte : hiç de
Hak etti: hak etti
İlyada Destanı: İlyada destanı
Çanakkale boğazı: Çanakkale Boğazı
Ege denizi: Ege Denizi
Doğu ile Batı: doğu ile batı
Dünya kültür mirası: dünya kültür mirası
Yüz
yıllardır : yüzyıllardır
Devametmektedir: devam etmektedir.
35. İhsan’ın
bisikleti yoktu. Arkadaşlarınında yoktu. Mahallede ki çocukların hiç birinin yoktu.
Sadece “Ahmet ağa” diye çağırdıkları mahallenin deli kanlılarından birinin
bisikleti vardı ama ne bisiklet! At gibi idi. Bacakları yetişirmiydi?
Denememişlerdi. Hepsinin hayali O’nun bisikletine binip sokak aralarında geze
bilmekdi.
Yukarıdaki
paragrafta yer alan yazım yanlışlarını tespit ederek doğru şekillerini yazınız.
Arkadaşlarınında: Arkadaşlarının da
Mahallede ki: Mahalledeki
Ahmet ağa: Ahmet Ağa
Deli kanlı: Delikanlı
Yetişirmiydi: Yetişir miydi?
O’nun: onun
Geze bilmekdi: gezebilmekti
36. Ben kımıldayacak halde değilim. Kanım
sönüyor. Damarlarımın ince yollarında haşhaşlı bir hava yürüyor ve bütün
adalelerim uyukluyor, içimde büyük bir enerjinin ölümünü duyuyordum. Onunla
aramızda her şey o kadar bitmiş ki bir
kelime bile konuşamıyoruz. Susarak anlaşıyoruz”
Yukarıdaki metinden
yola çıkarak tabloya sadece birer örnek yazarak doldurunuz
Kelime Halinde Zamir
|
Ben
|
Niteleme Sıfatı
|
haşhaşlı bir hava
|
Durum Zarfı
|
Susarak
|
Bağlaç
|
ve
|
Basit Çekimli Fiil
|
anlaşıyoruz”
|
9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,Kağıdı |
Yorum Gönder