10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları
10.SINIF EDEBİYAT SORUMLULUK SINAVI ÇALIŞMA KAĞIDI,10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,ÇALIŞMA KAĞITLARI,SORUMLULUK SINAVLARI,
1.
Sensin kerim, sensin rahim, Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin, Allah sana sundum elim
Ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim
Gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu, Allah sana sundum elim
Yunus Emre
Bu metinde hangi iki inceleme alanı arasında bir bağlantı kurulabilir? Niçin?
C.Yunus’un bu şiirinde din ile edebiyatın arasında bir bağlantı kurulabilir. Din, edebiyatın bir teması olagelmiştir. Dinin temel buyrukları, yaşam felsefesi şiirlerde irdelenmiştir. Tasavvuf şairi olan Yunus Emre de bu şiirinde kul ile Allah arasındaki ilişkiyi, Allahtan gelen her şeyi kendisinin koşulsuz biçimde kabul ettiğini belirtmiştir. Bu aynı zamanda dindeki kader ve kazaya iman ile bağdaşmaktadır.
2. “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış
Necip Fazıl Kısakürek’in yukarıdaki dizelerinde sanatın asıl amacının ne olduğu belirtilmiştir? Siz sanatın işlevi hakkında şaire katılıyor musunuz?
- YORUM YAP-
3. Üze kök tengri asra yağız yir kılındukda iki ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglında üze eçüm apam Bumin Kagan, İstemi Kagan olurmuş. Olurupan Türk budunung ilin törüsin tutabirmiş, itibirmiş.
(Üstte mavi gök, altta kara yer yaratıldığında ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğulları üstüne atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan hükümdar olmuş. Hükümdar olup Türk milletinin ilini, töresini tutmuş, düzenlemiş.)
Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a) Metnin içeriğine bakıldığında metnin hangi döneme ait olduğu söylenebilir? Niçin?
Eski Türkçe dönemine aittir. Göktürk Yazıtlarından alındığını metnin içerisinde geçen Bumin Kağan ve İstemi Kağan ifadelerinden anlamaktayız. Bu yazıtlar da eski Türkçe dönemine aittir.
b) Metnin hangi alfabe ile yazıldığı söylenebilir? Bu alfabenin özelliğinden kısaca bahsediniz.
Köktürk Alfabesi ile yazılmış olabilir.
1) Göktürkçe sağdan sola yazılır, yani bugünkü yazı sisteminin tam tersi şeklindedir.
2) Göktürk alfabesinde toplam 38 harf bulunmaktadır. Ünlüleri gösteren dört harf bulunmaktadır. Geri kalan harfler ünsüzleri veya çift seslileri karşılamaktadır.
3) Göktürk yazısında noktalama işareti olarak sadece her kelime arasına gelen “:” imi kullanılır. Büyük ve küçük harf yoktur.
4) Göktürkçede bazı ünlüler gösterilmez, buna gerek yoktur. Ayrıca alfabedeki çift sesli harfler, genelde çok kullanılan heceleri yazmak için oldukça işlevseldir.
5) Göktürkçe de bugünkü Türkçe gibi heceler üzerine kurulmuştur, sondan eklemeli bir yapısı vardır
4.
Yukarıdaki metnin Türk Edebiyatının hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Bu dönemin özelliklerinden dördünü belirtiniz.
Bu şiir 7’li hece ölçüsü ile dörtlükle yazılmış ve bireysel bir konuyu işlemiştir. Dolayısıyla bir koşuk örneğidir ve İslamiyet Öncesi sözlü döneme aittir. Bu dönemin özelliklerinden bazıları şunlardır:
20.
(...)
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
26. Mustafa Meraki Efendi'nin oğlu Felatun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu için su gibi para harcar. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, elbise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona İstanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utançla İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalır.
28. . “Orada kiminle karşılaşsa iyi? Felatun Beyle! Adam bırak şu şımarık ukalayı be! Nasıl bırakırız. Hikâyemizin yarısına ortak olan bu kişiyi nasıl bırakırız? O hoppayı bu hikâyeye hiç katmamalıydı. Katmamalıydık ama katmış bulunduk. Hem Felatun Bey’e bu derece kızgınlık neden? Yoksa herifin şu alafrangalığını mı çekemez oldunuz?”
40.
Aşağıdaki boşlukları uygun şekilde
doldurunuz.
körüklenmedikçe :Zarf Fiil
alevlenmeyecek :Sıfat Fiil
olarak :Zarf fiil
45. Aşağıdaki cümlelerdeki fiilimsileri bulup türlerini yazınız.
Alışveriş merkezine girip çıkarken başkalarına yol vermek ister misiniz?
girip zarf fiil
çıkarken zarf fiil
Mutluluğu arayıp bulmak gerçekten de zordur.
Arayıp :zarf fiil
Bulmak:isim fiil
İnsanın insana en çok benzediği çağ, çocukluk çağıdır.
Benzediği :sıfat fiil
10.SINIF EDEBİYAT SORUMLULUK SINAVI ÇALIŞMA KAĞIDI,10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,ÇALIŞMA KAĞITLARI,SORUMLULUK SINAVLARI,
onedebiyat.net'in değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..
Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları üzerine bir paylaşım yazacağız.
Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
destek olmak için lütfen paylaşınız
1.
Sensin kerim, sensin rahim, Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin, Allah sana sundum elim
Ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim
Gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu, Allah sana sundum elim
Yunus Emre
Bu metinde hangi iki inceleme alanı arasında bir bağlantı kurulabilir? Niçin?
C.Yunus’un bu şiirinde din ile edebiyatın arasında bir bağlantı kurulabilir. Din, edebiyatın bir teması olagelmiştir. Dinin temel buyrukları, yaşam felsefesi şiirlerde irdelenmiştir. Tasavvuf şairi olan Yunus Emre de bu şiirinde kul ile Allah arasındaki ilişkiyi, Allahtan gelen her şeyi kendisinin koşulsuz biçimde kabul ettiğini belirtmiştir. Bu aynı zamanda dindeki kader ve kazaya iman ile bağdaşmaktadır.
2. “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış
Necip Fazıl Kısakürek’in yukarıdaki dizelerinde sanatın asıl amacının ne olduğu belirtilmiştir? Siz sanatın işlevi hakkında şaire katılıyor musunuz?
- YORUM YAP-
3. Üze kök tengri asra yağız yir kılındukda iki ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglında üze eçüm apam Bumin Kagan, İstemi Kagan olurmuş. Olurupan Türk budunung ilin törüsin tutabirmiş, itibirmiş.
(Üstte mavi gök, altta kara yer yaratıldığında ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğulları üstüne atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan hükümdar olmuş. Hükümdar olup Türk milletinin ilini, töresini tutmuş, düzenlemiş.)
Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a) Metnin içeriğine bakıldığında metnin hangi döneme ait olduğu söylenebilir? Niçin?
Eski Türkçe dönemine aittir. Göktürk Yazıtlarından alındığını metnin içerisinde geçen Bumin Kağan ve İstemi Kağan ifadelerinden anlamaktayız. Bu yazıtlar da eski Türkçe dönemine aittir.
b) Metnin hangi alfabe ile yazıldığı söylenebilir? Bu alfabenin özelliğinden kısaca bahsediniz.
Köktürk Alfabesi ile yazılmış olabilir.
1) Göktürkçe sağdan sola yazılır, yani bugünkü yazı sisteminin tam tersi şeklindedir.
2) Göktürk alfabesinde toplam 38 harf bulunmaktadır. Ünlüleri gösteren dört harf bulunmaktadır. Geri kalan harfler ünsüzleri veya çift seslileri karşılamaktadır.
3) Göktürk yazısında noktalama işareti olarak sadece her kelime arasına gelen “:” imi kullanılır. Büyük ve küçük harf yoktur.
4) Göktürkçede bazı ünlüler gösterilmez, buna gerek yoktur. Ayrıca alfabedeki çift sesli harfler, genelde çok kullanılan heceleri yazmak için oldukça işlevseldir.
5) Göktürkçe de bugünkü Türkçe gibi heceler üzerine kurulmuştur, sondan eklemeli bir yapısı vardır
4.
Kaklar kamug kölerdi
Taglar başı ilerdi Ajun tını yılırdı Tütü çeçek çerkeşür |
Kuru yerler hep gülerdi
Dağbaşları göründü Dünyanın soluğu ılındı Türlü çiçekler sıralandı |
Yukarıdaki metnin Türk Edebiyatının hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Bu dönemin özelliklerinden dördünü belirtiniz.
Bu şiir 7’li hece ölçüsü ile dörtlükle yazılmış ve bireysel bir konuyu işlemiştir. Dolayısıyla bir koşuk örneğidir ve İslamiyet Öncesi sözlü döneme aittir. Bu dönemin özelliklerinden bazıları şunlardır:
*
Dil, yabancı dillerin etkisinden uzaktır.
*Kavmi
özellikler görülür.
*
Sözlü bir dönemdir.
*İmgeler
somuttur.
-*Yarım
uyak kullanılır.
5.
Sakın
terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu!
Nazargâh-i
ilâhîdir, Makâm-ı Mustafâ'dır bu.
NÂBİ
|
"Edebi
terketmekten sakın! Zîrâ burası Allahü teâlânın sevgilisi olan Peygamber
efendimizin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak teâlânın nazar evi, Resûl-i ekremin
makâmıdır.
|
Yukarıdaki şiirin Türk
Edebiyatı’nın hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Niçin? Bu dönemin
özelliklerinden dördünü belirtiniz.
İslamiyet
Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’na ait olduğu söylenebilir. Bu şiir beyit ile
yazılmıştır ve dilin Arapça ve Farsça etkisine girdiğini kullanılan
tamlamalardan anlamaktayız. Bu dönemin özellikleri şunlardır:
*
Dil yabancı dillerin etkisine girmeye başlamıştır.
*
Dörtlük ve beyit bu dönemde kullanılmıştır.
*
İmgeler soyutlaşmıştır.
*
Hece ölçüsünün yanı sıra Aruz ölçüsü de kullanılmıştır.
6. SEN OLMASAN
Sen
olmasan.. Seni bir lâhza görmesem yâhud,
Bilir
misin ne olur?
Semâ,
güneş ebediyen kapansa, belki vücûd
Bu
leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,
Ve
bulur;
Fakat
o zulmete mümkün müdür alıştırmak
Bütün
güneşle, semâlarla beslenen rûhu,
Bu
rûh-ı mecrûhu?...
TEVFİK
FİKRET
Yukarıdaki şiir göz
önünde bulundurulduğunda bu şiirin Türk
Edebiyatı’nın hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Niçin? Bu dönemin önemli
dört özelliğini belirtiniz.
Bu
şiirin Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı içinde Servet-i Fünun dönemine ait
olduğu söylenebilir. Özellikle mısraların anjambmanlar ile uzaması, nazım
biçiminin serbest müstezata dönmesi bu döneme ait olduğu intibasını uyandırır.
Bu dönemde :
*Özellikle
Fransız Edebiyatı’na öykünülmüştür.
*
Divan Edebiyatı’nın etkisi kırılmaya çalışılmıştır.
*
Dil ağırlaşmıştır.
*Yeni
nazım biçimleri (sone,terzarima,triyole) denenmiştir.
*
İmge ve hayal unsurları çeşitlenmiştir.
7. Ünüm anla, sözüm dinle
Bay
Büre Bey, Yüce Tanrı sana bir oğul vermiş, bağışlasın! Ağır sancak götürdüğünde
Müslümanlar arkası olsun! Karşı yatan karlı dağlardan aşıt versin!
Kanlı
kanlı sulardan geçer olsa geçit versin!
Kalabalık kâfire girdiğinde
Ulu
Tanrı senin oğluna fırsat versin!
Yukarıdaki
metin hangi eserden alınmış olabilir? Bu eserin önemli beş özelliğini
belirtiniz.
Dede
Korkut eserinden alınmıştır. Bu tarz metinler:
*
Anlatım kısmı düz yazı diyaloglar manzumdur.
*
1 ön söz ve on iki hikayeden oluşur.
*
15. Yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi esas alınarak yazıya geçirilmiştir.
*
Eserde olağanüstü olaylar vardır.
*Oğuzların
yaşamı hakkında bilgi verir.
*
Almanya Dresden ve Vatikan kütüphanelerinde eserin nüshaları mevcuttur.
*
Destandan halk hikayeciliğine geçiş için köprü özelliği taşır.
8.
Dede Korkut eserinde Dede Korkut’a
yüklenen vasıfları belirtiniz.
Anlaşma
Yapma
Kız
İsteme
Ad
Verme
Dua
Etme
Akil
İnsan Olma
9. Ashab-ı kibar:
– Bari burada İmam Ali’nin gözleri sağlam
olsaydı. Bizim ordumuza yardım ederdi, dediler. Çok üzüldüler. İslam askeri
gece orada konakladı. Sabah olunca hazırlık yapıp savaş meydanına yöneldiler:
Beyit:
Yine
altın elbise oldu zamana
Güneş
yürüdü asumana
Cihana rahmet her türlüsü saçıldı
Sabah
oldu, karadan ak seçildi
Yine
yiğitler meydana geldi
Mumun
ateşine pervane yandı
Gaziler, atlarına bindiler, saf hâline gelip
beklemeye başladılar. Küffar askerleri gördüler ki İslam askeri meydanda
toplanmış. Hayber halkı da hazırlık yaptı. Silahlarını giydiler, burçların
üzerinde ve hendeğin kenarında beklediler. Toplar ve mancınıklar kurdular.
Yukarıdaki metin hangi
tür hikayeden alınmış olabilir? Bu tür hikayelerin dört önemli özelliğini
belirtiniz.
Cenknameden
alınmıştır. Bu tür metinlerde :
*
Hz. Muhammet ve Hz. Ali gibi gerçek dinsel kahramanlar kullanılır.
*
Din için yapılan mücadeleler vardır.
*
Genellikle gazalar Müslümanların galibiyeti ile biter
*
Mucizelere yer verilir.
*
Tahkiye kısmı düz yazı, diyaloglar şiirle belirtilir.
10. Elli yıldır yanaram
hicrin ile
Şimdi
buldum seni düştün ele
Zelha
eder ya sanem anla hâlim
Aşık
oldum göynürem tutgıl elim
Tursa
otursa Yusuf’u söylenir
Kanda
kim varsa anı zikreylenir
Zeliha
köşkten bakar görür anı
Çağırır
feryad eder göynür canı
Yukarıdaki şiir ile
ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)
Nazım biçimi nedir? Niçin?
Mesnevidir. Beyitler aruzun kısa
kalıpları ile yazılmıştır ve kafiye şeması aa, bb, cc, dd şeklindedir.
b) Türk Edebiyatında
yazılmış önemli mesnevilere beş örnek veriniz.
Şeyhi, Harname Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk
Fuzuli, Leyla vü Mecnun Nabi, Hayrabat
Süleyman Çelebi, Vesiletün Necat
11. Tanzimat Edebiyatı hikayeciliği hakkında bilgi
vererek bu dönemin önemli hikayelerine örnek veriniz.
·
Tanzimat edebiyatı öykü
ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır;
olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün
Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.
·
- İlk öykülerde
topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.
·
- Daha ilk
eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı
halka (Ahmet Mithat,
Emin Nihat, Şemsettin
Sami, Nabizade Nazım),
bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami
Paşazade Sezai, Recaizade
Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.
·
- Bunun sonucu
olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen
yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır.
·
- Eserler genel olarak,
duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur.
·
- Tanzimat öykü
ve romanında işlenen önemli temalar: "tutsaklık"; zorla
yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı
arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde
değişik ortamlarda gelişen evlilik, aşık olma temaları ağırlıklı olarak
işlenmiştir.
·
- Tanzimat edebiyatının
ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan
yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak:
- Tesadüflere çok yer verilmiştir.
- Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya "Ey Kaari!" (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür.
- Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir.
- Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır.
- Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir.
- Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.
- Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar.
- Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar.
- Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.
- Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır.
Bu
dönemde Ahmet Mithat’ın Letaif-i Rivyat adlı eseri ilk modern tarzdaki öykü
olara karşımıza çıkar. Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseri batılı
tarzdaki ilk hikayemizdir. Bunun dışında Recaizade Mahmut Ekrem’in Şemsa,
Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Neticesi gibi eserler de önemli olarak
karşımıza çıkar.
12.
Milli Edebiyat Dönemi hikaye anlayışını
açıklayınız. Bu dönemde ön plana çıkan üç önemli eseri belirtiniz.
- Hikâyeler, bu dönem sanatçılarının halka inme çabasının bir sonucu olarak Yeni Lisan makalesinde ortaya konulan dil anlayışıyla yazılmıştır. Hikâyelerde özellikle Arapça ve Farsça tamlamalardan kaçınılmıştır.
- Sanatçılar “memleket edebiyatı” anlayışıyla hikâyelerinin konularını Anadolu’dan ya da milli tarihten seçmişlerdir.
- Sanatçılar yaşadıkları dönemin soysal hayatını yansıtmayı amaçlamışlar, özellikle halkın yaşayışına eserlerinde yer vermişlerdir.
- Bu dönem hikâyeleri realizm akımının etkisiyle yazılmıştır. Anlatımda gerçeklikten kopmamalardır.
- Realizmin bir sonucu olarak da hikâyelerde güçlü bir gözlem vardır. Bu gözlem özellikle betimlemelerde ön plana çıkar.
- Sanatçılar, hikâyelerde betimlemelere önem vermiş, gerek mekânı gerekse kahramanların iç dünyalarını betimlemelerle okuyuculara tanıtmışlardır.
- Milli Edebiyatın en önemli iki hikâye yazarı Ömer Seyfettin ile Refik Halit Karay’dır.
Bu
dönemde Halide Edip Adıvar’ın Dağa Çıkan Kurt,
Ömer
Seyfettin’in Kaşağı, Diyet, Topuz, Yalnız Efe
Refik
Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri
Reşat
Nuri Güntekin’in Roçild Bey, Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Leyla ile Mecnun
adlı eserleri önemlidir.
13.
Alp Er Tunga öldi mü
Isız ajun kaldı mu Özlek öçin aldı mu Emdi yürek yırtılur |
Alp
Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı? Zaman öcünü aldı mı? Şimdi yürek yırtılır. |
Özlek yarağ közetti
Ogrı tuzak uzattı Beglerbegin azıttı Kaçsa kah kurtulur |
Zaman
fırsat gözetti
Gizli tuzak uzattı Beyler beyini azıttı Kaçsa nasıl kurtulur? |
Yukarıda günümüz
Türkçesi ile verilen şiir sözlü dönem şiirlerinden hangi türe aittir? Bu türün
özelliklerini belirtiniz.
Sagu
örneğidir.
Bu
tür şiirler yuğ adı verilen törenlerde okunurdu.
Ölen
kişinin ardından duyulan üzüntüyü belirtmek için okunan bu tür şiirler 4+3
duraklı olmak üzere 7’li hece ölçüsü ile yazılır.
Sanat
kaygısından uzaktır.
Halk
edebiyatındaki karşılığı ağıt, divan edebiyatındaki karşılığı ağıttır.
14.
Öz: Kendi, nefs
Körklüg
tonug özünge
Tatlıg
aşıg adhınka
Tutgıl konuk agırlıg
Yadhsun
çavıng budhunka
(İyi elbiseyi kendine, tatlı aşı başkasına…
Konuğu ağırla, ününü herkese yaysın.)
Yukarıdaki metin Geçiş
Dönemi eserlerinden hangisine ait olabilir? Bu eserin önemli özelliklerinden
beş madde yazınız.
Divan-ı
Lügati’t Türk adlı eserden alınmıştır.
Bu eser:
*
Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. Ebul Kasım Abdullah'a sunulmuştur.
*Türkçenin
ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.
*7500
Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.
*Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla ve Arapça olarak yazılmıştır.
*Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını göstermiş ve bunu halk dilinden
derlediği örneklerle açıklamıştır. Eserin asıl önemi, bu derleme metinlerden
ileri gelmektedir.
*Karahanlıca
olarak kaleme alınmıştır.
15. Özinde ulugka tapug
kılsa öz
Tilin beklese ked katıg tutsa söz
Tapugug
onarsa bu yanlıg kiçig
Begine
yagudı onardı keçig …
Ulugug
ulugla küdez hürmeti
Sana kelge devlet ulugluk kutı
Negü
ter eşitgil avuçga sözi
Avuçga
sözi tutsa açlur közi
Ulug
hürmeti bar ajunda törü
Ulug kelse kopgıl adakın örü
(Kendisinden
büyüğe hizmet etmeli, dilini tutmayı bilmeli, ulu orta söz söylememeli. Böyle
bir genç hizmette başarı gösterirse beyine yakın olur ve merhaleleri başarıyla
geçer. Büyüğü büyük tut, onun itibarını gözet. Sana da devlet ve ululuk
mutluluğu gelir. Dinle, atalarımız ne der. Atalar sözünü tutanın gözü açılır.
Büyükler muhteremdir; bu, dünya kanunudur. Büyük gelince ayağa kalk.)
Yukarıdaki
metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)Dil, biçim ve içerik özelliklerinden
hareketle bu dizelerin aşağıdaki eserlerden hangisine ait olduğu söylenebilir?
Kutadgu
Bilig adlı eserden alınmıştır.
b) Nazım biçimini
belirleyiniz.
Mesnevi
nazım biçimi ile yazılmıştır.
c) Eserin öne çıkan
özelliklerinden beşini yazınız.
·
11. yy'da (1069 - 1070)
Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.
·
Karahanlı hükümdarı
Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur.
·
Mesnevi şeklinde ve
aruz vezniyle 6645 beyit olarak yazılmıştır. Eserde 173 de dörtlük
vardır.
·
Eserde, toplum
hayatındaki bozuklukları düzeltecek, insanı mutlu edecek yolların neler olduğu
belirtilmiş; bunun yolları, devrin hükümdarına öğütler halinde gösterilmiştir.
Eserde ahlak ve dinin önemi, devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir. Bu
açıdan esere bir siyaset kitabı da denebilir.
·
Karahanlı Türkçesiyle
yazılmıştır.
·
Eserde dört sembolik
şahsiyet yer alır. (Ögdülmiş, Odgurmış, Aytoldı, Güntogdı)
16. Dost senin yüzünden
özge
Ben kıble-i can bilmezem
Pirin hüsnünü severim
Bir gayrı iman bilmezem
Ben kıble-i can bilmezem
Pirin hüsnünü severim
Bir gayrı iman bilmezem
Bana
derler ki şeyatin
Senin yolunu azdırır
Ben şu zerrak sufilerden
Gayrı bir şeytan bilmezem
Senin yolunu azdırır
Ben şu zerrak sufilerden
Gayrı bir şeytan bilmezem
O
şah-ı hüsnün aşkına
Özümü viran kılmışam
Kaygusuz Abdal'dır adım
Cübbe vü kaftan bilmezem
Özümü viran kılmışam
Kaygusuz Abdal'dır adım
Cübbe vü kaftan bilmezem
Yukarıdaki şiirin nazım
türünü belirleyiniz. Bu türün öne çıkan özelliklerinden dört madde yazınız.
Bu
şiir bir nefes örneğidir. Bu şiirlerin önemli özellikleri şunlardır:
- Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
- Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.
- Bunun yanında Hz. Muhammed (A.S.M) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.
- Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir.
- Hece ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.
- Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.
- Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir.
- Özellikle Pir Sultan Abdal, bu tarzdaki şiirleriyle tanınır.
17.
(...)
Yedi
kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûnün üstünde cevlân eyleyen.
Mi’râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Kûrsûnün üstünde cevlân eyleyen.
Mi’râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yunus Emre
Yukarıdaki şiirle
ilgili aşağıdaki soruları yanıtlayınız.
a) Nazım türünü
belirleyiniz.
Nazım
türü ilahidir.
b) Durağını ve ölçüsünü
belirleyiniz.
6+5:11’li
hece ölçüsü ile yazılmıştır.
c) Altı çizili dizede
bulunan söz sanatını belirleyiniz
Telmih
sanatına başvrulmuştur. Miraç mucizesine atıfta bulunulmuştur.
d) Bu türün öne çıkan
önemli dört özelliğini yazınız.
- Allah’ı övmek, ona yalvarmak, Allah aşkını ve dünyanın geçiciliğini dile getirmek için yazılan şiirlerdir. Kısacası ilahi aşkı konu edinen lirik şiirlerdir diyebiliriz.
- Din, tasavvuf konularını ve Allah’ın varlığını, birliğini işlemesi yönüyle divan edebiyatındaki “tevhit” ve “münacat” ile benzerlik gösterir.
- İlahiler her zaman kendine özgü bir ezgiyle okunur.
- Şair son dörtlükte genellikle mahlasına yer verir.
- Çoğunlukla hece ölçüsüyle yazılır, aruzla yazılan ilahiler de vardır.
- Kafiye düzeni koşmaya benzer. (abab, cccb, dddb…)
- Hece ölçüsüyle yazılan ilahilerde genellikle 7, 8 ve 11’li hece ölçüsü kullanılır.
- Nazım birimi genellikle dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ile 7 arasındadır. Beyitlerle yazılan ilahiler de vardır.
18.
A
Kar yağar kürek ister
Meyveler direk ister
Hasretliği çekmeye
Demirden yürek ister
Meyveler direk ister
Hasretliği çekmeye
Demirden yürek ister
B
Yiğit olan yiğit kurt
gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Yiğidin ardında duran olmalı
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Yiğidin ardında duran olmalı
Yukarıdaki anonim ve aşık halk edebiyatı ürünleri ile ilgili
olarak aşağıdaki soruları cevaplayınız.
A
|
B
|
|
a. Nazım Türleri
|
Dörtlük
|
Dörtlük
|
b. Temaları:
|
Hasret
|
Yiğitlik
|
c. Ölçüleri:
|
7’li hece ölçüsü
|
11’li hece ölçüsü
|
d. Kafiye ve redifleri:
|
Ürek: zengin k.
İster: redif
|
k: yarım k.
Ar:redif
|
e. Nazım biçimi:
|
Mani
|
Koşma
|
19. “Ormanda
büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için insan beğenmez”
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için insan beğenmez”
Seyranî
Yukarıdaki
şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)
Nazım biçimi ve türünü belirleyiniz.
Nazım
biçimi koşmadır. Türü ise taşlamadır.
b) Ahenk öğelerini belirleyiniz.
1-3. mısralar arasında z: y.kafiye
gını:redif
2-4.
mısralar arasında: an: t.k
beğenmez: redif
c)
Seyranî size göre kime hitap etmekte ve
kimi eleştirmektedir?
- YORUM YAP-
20.
(...)
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Senden
boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Yahya Kemal
Yukarıdaki nazım
biçimini belirleyerek bu şiir biçiminin ön plana çıkan özelliklerinden beş
madde ile bahsediniz.
Bu
şiir bir şarkıdır zira tekrarlanan nakarat kısmı vardır ve aaaa, bbba kafiye
şemasıyla yazılmıştır. Bu türün önemli özellikleri şunlardır:
1.
Halk edebiyatındaki türkünün karşılığıdır.
2.
Kuruluşu ve kafiye düzeni yönüyle murabbaya benzer. aaaa, bbba, ccca.
3.
Bestelenmek için yazıldığından fazla uzun değildir.
4.
Dörtlüklerden oluşur ve dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir.
5.
Şarkının konusu genellikle aşk, sevgili, ayrılık, içki ve eğlencedir.
6.
Geniş halk kitlelerine hitap ettiğinden dili genelde sadedir.
21. Beni candan usandırdı cefâdan yâr
usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
Sevgilim beni candan usandırdı,
kendisi cefadan usanmaz mı? Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ
yanmayacak mı?
Kamu
bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
Niçin kılmaz bana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı
Niçin kılmaz bana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı
Sevgili, bütün hastalarının
(âşıklarının) dertlerine deva bağışlar, fakat bana niçin derman vermez, beni
hasta (âşık) sanmaz mı ki?
Şeb-i
hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Ayrılık gecesinden canım yanar,
ağlayan gözlerim kan döker; feryatlarım halkı uyandırır. Kara bahtım uyanmaz
mı?
Fuzûlî
rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Fuzuli, aşk yüzünden çılgına
dönmüş bir rinttir. Bu yüzden de daima dile düşmüştür. Ona sorun ki, bu ne
biçim sevgidir, bu sevgiden usanmayacak mı?
Yukarıdaki şiirn nazım biçimini
saptayarak bu biçimin ön plana çıkan özelliklerinden beşini belirtiniz.
Beyit
sayısı 5 ile 15 arasında değişir; ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
İlk
beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa,
ba, ca, da, ea, fa
Gazelin
ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.
Gazelin
son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
Şairin
isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
Gazelin
en güzel beytine beytü'l-gazel denir.
Bu beyte Şah beyit de
denir.
Gazelde
her beyit farlı bir konudan bahseder; konu birliği yoktur.
Bir
gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
Bütün
bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
Divan
edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair
olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
Gazelde
konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
Dize
ortalarında iç uyaklı olan ve dörlük haline getirilebilen gazellere musammat gazel denir.
Gazelller redifleriyle
adlandırılır.
Konu
bakımından Halk şiirindeki koşmaya benzer.
Aruz ölçüsüyle
yazılır.
22. Kaside türü hakkında bilgi
vererek klasik kasidelerin bölümlerini yazarak kısaca açıklayınız.
Nesib
(teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür. Bir
tabiat tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin anlatıldığı
bölümdür. Bu bölümün konuları bahar, kış, yaz, Ramazan, bayram, nevruz, gül,
sümbül, güneş, söz ustalığı, kalem, gece, savaş, at veya bir güzel olabilir.
Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır.
Girizgâh: Asıl konuya giriş yapmak üzere
düzenlenmiş en fazla iki beyitlik bölümdür.
Medhiye: Kasidenin
sunulduğu kişinin, yani padişahın veya bir devlet büyüğünün övüldüğü bölümdür.
Bu bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır.
Tegazzül: Şair, genellikle medhiyeden sonra
arada bir gazel söyler. Bu bölüme tegazzül adı verilir. Tegazzül bölümü her
kasidede bulunmaz.
Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür.
Burada da şair abartılı bir ifade kullanır.
Dua: Şairin, kendisi, daha çok da
övdüğü kişi için Allah’tan yardım dilediği, dua ettiği bölümdür.
23.
Bu
şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü behâdır
Bir
sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yektâdır iki bahr arasında
Hurşîd-i
cihân-tab ile tartılsa sezâdır
Altında mı üstünde midir cennet-i âlâ
El-hak bu ne hâlet bu ne hoş âb u havâdır
Bu dizeler bir kasidenin hangi
bölümünden alınmış olabilir? Niçin?
Nesib
bölümünden alınmıştır zira nesib bölümü bir kasidede şairin üstatlığını
göstermek için çeşitli tasvirler yapabileceği bölümdür. Burada da İstanbul
tasviri mübalağalı bir şekilde yapılmıştır.
24. Aşağıdaki parçaların hangi destanlara ait
olduklarını yazınız.
Bu destan, MÖ 330-327 yılları arasında Türk
illerinde hakanlık eden kahramanının hayatı ve faaliyetleri etrafında teşekkül
etmiştir. Anlatıya göre Büyük İskender'in, Semerkant'ı geçip Batı Türkistan'ı
istilaya başladığı sırada Balasagun yakınında kendi adı ile anılan bir kale
yaptırmış ve İskender'e karşı bir mücadele vermiştir. ( ................ŞU
DESTANI.................................)
Uygur ülkesi prensi ile Çin prensesinin
evlenmesi karşılığında Uygur ülkesindeki kutsal taşın Çinliler tarafından
götürülmesi ve sonucunda Uygur ülkesinde büyük felaketlerin başlaması konusu bu
destanda anlatılır. (...............GÖÇ DESTANI...................)
Kaynaklarda Afrasiyab olarak da geçen bu
destanın kahramanın İranlılar ile olan mücadelesi anlatılır. Tuzak kurularak
öldürülen bu destan kahramanına özgü bir sagu da yazılmıştır.(..........ALP ER
TUNGA D.....................)
Bu destanda Çinliler ile mücadele eden
Türklerin çokça kıyıma uğraması ve elleri ile kolları kesilerek ölüme terk
edilen bir çocuğu dişi bir kurdun kaçırıp onu besleyerek Türk neslini ortaya
çıkarması anlatılır (................BOZKURT DESTANI.............)
25.
Vaktiyle
bugünkü İçel ilimizin bulunduğu bölgede yaşayan bir Bey’in kızı olur. Baba,
devrin âdetine uyarak kızını bir kâhine götürür. Kâhin, on dokuz yaşına girince
bir yılanın onu zehirleyerek öldüreceğini söyler. Buna çok üzülen baba derin
derin düşünmeye başlar. Denizin ortasına bir kale yaptırır, kızını oraya
yerleştirir. Aradan uzun yıllar geçer. Kız on dokuz yaşını tamamlarken kalede
bir ziyafet tertip edilir. Bu ziyafete davet edilen bir köylü kadın da bir
sepet dolusu üzüm getirir. Fakat kader bu ya kadın sepetin içine gizlenen yılanı
görmez. Üzümü çok seven Bey’in kızı, bu sepeti doğruca odasına çıkarttırır.
Misafirler gittikten sonra odasına çıkan genç kız, çok sevdiği üzümlerden
yemeye başlar. Fakat tam bu sırada sepetin içinden çıkan yılan, kızcağızı
zehirler ve Bey’in kızı ölür.
Yukarıdaki
metnin türünü belirleyerek öne çıkan dört özelliğini belirtiniz.
Efsaneden
alınmış bir metindir. Bu tür metinlerde:
- Bir şahsı, bir mekanı ya da tarihi bir olayı anlatırlar.
- Anlatılanların tarihi çok eski dönemlere kadar gitmektedir.
- Anlatılanların kimin tarafından söylendiği belli olmadığından anonimdir.
- Bazı araştırmacılar, efsanelerin mitlerin devamı olduklarını belirtirler.
- Efsanelerin temelinde inandırıcılık vardır. Olayları anlatan ve dinleyen bunların gerçek olduğuna inanır. İnandırıcılığını kaybedenlerin yaşama şansı kalmaz.
- Gerçeklerden uzaktır, olağanüstü özellikler barındırmaktadır.
- Toplumun yaşam biçini, hayata bakış açısını ve inanışlarını barındırır.
- Milli özellikler gösterir.
- Geleneklerin korunmasında toplumsal bir işlev görevi görmektedir. Efsanelerin kutsi yönüyle toplumda idealize edilen değerler hem korunur hem de gelecek kuşaklara aktarılır.
- Anlatılarda günlük konuşma dili kullanılır. Böylelikle geniş bir halk kitlesine ulaşılmış olunur.
- Herhangi bir sınırlayıcı kuralı yoktur. Kısa bir şekilde ağızdan ağıza aktarılır.
26. Mustafa Meraki Efendi'nin oğlu Felatun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olduğu için su gibi para harcar. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, elbise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona İstanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utançla İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalır.
B
Mai
ve Siyah, bir hayal kırıklığının romanıdır. Kitap, başında mavi sonunda siyah
iki geceyle başlar ve biter. Ahmet Cemil, babası birdenbire öldüğü için,
ailenin mes’uliyeti üzerine çökmüş, bir taraftan ufak tercümelerle hayatını
kazanan, öbür taraftan da mektebini bitirmeğe çalışan genç bir edebiyatçıdır.
Tek ihtirası kendisini serbestçe edebiyata verebilmek için bir gazete sahibi olmaktır.
C
Kiralık
Konak romanında Naim Efendi, büyük konağın en yaşlı kişisidir. II. Abdülhamit
döneminin önemli kişilerinden, emekli bir bakandır. Tam bir Tanzimat
efendisidir. I. Dünya Savaşı yıllarıdır. Savaşın yarattığı ekonomik kriz konağa
da yansır. Savaş zenginleriyle düşüp kalkmaya başlayan Seniha Avrupa'ya kaçar.
Damat Servet Bey, sıkıcı bulduğu konak yaşamından ve Naim Efendi'den kurtulmak
için bir apartmana taşınır. Bu arada Hakkı Celis cepheye gitmiştir. Seniha
Avrupa'dan dönünce yine savaş zenginleriyle görüşür. Naim Efendi, konağı kiraya
verip kız kardeşinin yanına çıkmak isterse de konağı hiç kimse kiralamaz. Bir
gün, Servet Beylerde verilen bir ziyafette cepheden izinli gelmiş bir subay,
Hakkı Celis'in birkaç gün önce şehit olduğu haberini verir. Seniha buna
kayıtsız kalır. Naim Efendi, hızla değişmesine akıl erdiremediği bir çöküş
dünyasında, konağında tek başına kalır.
Yukarıdaki metinler dikkate alarak
aşağıdaki soruları cevaplayınız. (14)
*
A tipi romanlar ........Tanzimat..... döneminde, B tipi roman ........Servet-i
Fünun............. döneminde, C tipi roman .......Milli Edb...........
döneminde kaleme alınmıştır.
*A
tipi romanın yazarı .Ahmet Mithat. B tipi romanın yazarı Halit Ziya Uşaklıgil...
C tipi romanın yazarı ..Yakup Kadri Karaosmanoğlu.......’dır.
*
A tipi romanda ...Romantizm..... edebi akımı, B ve C tipi romanda ise
......Realizm...... edebi akımı tercih edilmiştir.
*
A tipi romanların yazıldığı dönemde romanlarda genel olarak ......Kölelik... ,
......Yanlış Batılılaşma.... gibi konular işlenirken B tipi romanların
yazıldığı dönemde .....Hayal Kırıklığı...,
....karşılıksız aşk... gibi temalar tercih edilir. C tipi romanların yazıldığı
dönemde ise ......milli mücadele......., .....kültürel değişim..... gibi
temalar tercih edilir.
27.
Birbirlerine
söyleyecek söz bulamıyorlar, sadece titreye tireye bakışıyorlar; dudaklarıyla
birbirlerine gülümsemeye çalışırken gözleri yaşlarla perdeleniyordu. Müjgân, bu
dakikanın güçlüğünü hissetti. Feride’yi elinden tutup Kâmran’ın önüne getirdi.
Ağır manalarla dolu bir sesle:
–
Teyze çocukları hemen hemen kardeş demektir. Feride’nin erkek kardeşi olmadığı
için sen, doğrudan doğruya onun ağabeyi sayılırsın Kâmran. Kardeşine “Hoş
geldin.” desene!
Yukarıdaki metin ile ilgili
aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a) Kahramanlar dikkate alındığında
metin hangi romandan alınmış olabilir? Romanın yazarı kimdir?
Feride
ve Kamuran gibi kahramanlar Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu adlı romanında yer almaktadır.
b)Metinde hangi roman anlatım
tekniği kullanılmıştır? Açıklayınız.
Metinde
kahramanın ruhsal durumu bizlere sunulduğu için iç çözümleme tekniği
kullanılmıştır.
c) Metinde hangi tür bakış açısı
kullanılmıştır? Açıklayınız.
İlahi
bakış açısı kullanılmıştır. Kahramanların psikolojik durumları da okuyucuya
sunulmuştur.
28. . “Orada kiminle karşılaşsa iyi? Felatun Beyle! Adam bırak şu şımarık ukalayı be! Nasıl bırakırız. Hikâyemizin yarısına ortak olan bu kişiyi nasıl bırakırız? O hoppayı bu hikâyeye hiç katmamalıydı. Katmamalıydık ama katmış bulunduk. Hem Felatun Bey’e bu derece kızgınlık neden? Yoksa herifin şu alafrangalığını mı çekemez oldunuz?”
Yukarıda roman anlatım
tekniklerinden hangisi kullanılmıştır? Sebebiyle açıklayınız. (10)
Anlatma tekniği kullanılmıştır.
Yazar araya girerek kendi düşüncelerini okuyucuyla paylaşmıştır.
29.
Necdet tramvayların birinde şöyle
bir faciaya şahit oldu: Gazi bir Türk askeri, kendisine sığınacak bir köşe
bulmak için kalabalığın içinde bin zahmetle sürünerek tramvayın ön sahanlığına
geçmeye çalışıyor. Tam bu sırada, bir durakta, o taraftan içeriye doğru bir kız
girdi; yanında bir İngiliz zabiti vardı. Oturmak için yer aradılar. İngiliz
zabiti kırbacının ucuyla önden üçüncü sırada oturan iki kişiye kalkmalarını
işaret etti. Kız, gülerek açılan yere doğru yürürken kısık bir feryat koptu. Bu
yerde sürünen zavallı kötürüm askerin sesiydi. Kız iskarpinlerinin sivri
topuklarıyla bunun tek dayanağı olan ellerinden birine basmıştı. Lakin utanmaz
kız bu hareketinden hiç sıkılmadı… Necdet, bu sahnenin mazlum ve zalim
aktörleri yanında daha fazla kalmamak için kendisini tramvaydan aşağı attı.
Yalnız iki adımda durup kendi kendine “Bu facia ne vakit bitecek, ne vakit, ne
vakit?” diyordu.”
Yukarıdaki metin ile ilgili olarak
aşağıdaki soruları cevaplayınız.
a)
Hangi romandan alınmış olabilir?
Yakup
Kadri Karaosmanoğlu’na ait Sodom ve Gomore romanından alınmıştır.
b)
Anlatım biçimlerinden hangisi baskın
olarak kullanılmıştır? Niçin?
Öyküleyici
anlatım baskın olarak kullanılmıştır.
c)
Anlatıcı bakış açılarından hangisi
tercih edilmiştir?
İlahi
bakış açısı kullanılmıştır.
d)
Yukarıdaki metinde çatışma sizce nedir?
Esaret ve özgürlük çatışması vardır.
e)
İçeriği dikkate alındığında hangi
dönemde yazılmış olabilir? Bu dönem romanlarının önemli özelliklerinden dördünü
yazınız.
- Milli Edebiyat Döneminde yazılmıştır.
- Temalar toplumsal konulardan, sorunlardan ve tarihten oluşmaktadır. Bireysel konulardan çok toplumsal meselelere ağırlık verilmiş; vatan, bağımsızlık, hürriyet, milliyetçilik gibi konular sıklıkla işlenmiştir.
- Daha önceki dönemlerde ağırlıklı bir şekilde mekan olarak ele alınan İstanbul’un dışına çıkılmış, tüm gerçekliğiyle Anadolu mekan olarak tercih edilmiştir.
- Belli bir kesimde sıkışmış olan kişilerin aksine toplumun bizzat içinde yaşayan, toplumsal sorunları yakından hisseden kişiler roman kahramanı olarak ön plana çıkmıştır.
- Realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle sanatçılar, Anadolu’da gözlemlendikleri yerleri gerçekçi betimlemelerle okuyucuya hissettirmeye çalışmalardır. Hem bu akımların etkisi hem de toplumsal fayda gereği güçlü bir gözlem dikkat çeker.
- Milliyetçilik akımının etkisiyle dilde sadeleşme yönünde önemli aşamaların kat edildiği bu dönemde romanların dili günlük konuşma diline yakındır.
30. Aşağıdaki romanların isimlerini
içeriklerinden yola çıkarak yanlarındaki boşluklara yazınız.
Eşi
ölen Adnan Bey’in, iki küçük çocuğu bulunmasına rağmen kendisinden çok daha
genç olan Bihter ile ikinci bir evlilik yapmasıyla işlediği hatanın öyküsünün
anlatıldığı realist bir romandır. ....................AŞK-I MEMNU......................................
Şair,
mizaçlı bir genç olan Ahmet Cemil’in hayattaki iki önemli arzusu herkesçe
tanınan bir şair olmak ve yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia
ile evlenmektir. Lakin Lamia’nın başkası ile evlenmesi, şiirleri ile alay
edildiği için şiir defterini yakması, kız kardeşinin vahim ölümü nedeni ile
hayallerinden vazgeçerek İstanbul’u terk etmesi ile neticelenen bir romandır.....................MAİ
VE SİYAH.......................
Birbirinden
hayat ve anlayış olarak farklı olan Süreyya ve eşi Suat’ın tekdüze giden
evliliğinin Suat’ın akrabalarından Necip Bey’in Suat’a aşık olması ile yasak
bir aşka dönüşmesi süreci anlatılmaktadır. ......EYLÜL..
Orhun
yazıtlarından bahseden ilk romandır. Rus esareti altında kalan ve esaretten
kurtulan Üsteğmen Mehmet Tolun’un beraberindekiler ile birlikte Orhun
Yazıtlarına yaptıkları macera dolu yolculuğu anlatır.
................................GÖNÜL HANIM............................
Bu
dönemin bağımsız isimlerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu eserinde
alafrangalık meraklISI Şöhret Bey’in yanlış batılılaşması ve Madam Pötiş ile
tanıştıktan sonra sosyeteye girebilmek için içine düştüğü hazin haller
anlatılır. ..........................ŞIK.......................
31.
Aşağıdaki romanların isimlerini
içeriklerinden yola çıkarak yanlarındaki boşluklara yazınız.
Milli
mücadele sırasında tek kolu kopan ve gazi olan Ahmet Celal, M.Ali’nin porsuk
çayı etrafında bulunan köye onun davetlisi olarak gitmiştir. Köy,çok fakir
düşmüş bir köydür ve yanı başında olan biten savaştan habersizdir.Bir aydın
olan A.Celal, köylüleri milli mücadeleye inandırmak istese de başarılı olamaz
ve köylülerle çatışır. .......................YABAN.................
Ali
Rıza Bey; eşi Hayriye Hanım ve çocukları Fikret, Leyla, Necla, Şevket ile mutlu
bir aile hayatına sahiptir. Şevket’in evlendiği Ferhunde’nin eve girmesi ile
mesut aile hayatı dağılmaya başlar. ........YAPRAK DÖKÜMÜ......
Bir
milli mücadele romanıdır. İstanbul’un sosyete hayatından olan Peyami’nin anı
defterinden yararlanarak oluşturulan bu romanda Peyami’nin yavaş yavaş Milli
Mücadele kahramanı olmasına giden sürecin yanı sıra ailesini Yunanlıların
katlettiği İzmirli bir kadın olan Ayşe’nin şehit olana kadar olan mücadelesi
anlatılır. Romanın sonunda bütün bu anlatılanların Peyami’nin kafasındaki
merminin yarattığı sanrılar olduğu ortaya çıkar. .............ATEŞTEN
GÖMLEK...................................
32.
Geleneksel Türk tiyatrosu ile
modern Türk tiyatrosunu özellikleri yönüyle karşılaştırınız.
1.
Modern tiyatroyu geleneksel tiyatrodan ayıran en önemli özelliklerden biri
modern tiyatroda sahnenin ve dekorun olmasıdır. Ancak geleneksel tiyatroda
sahne ve dekor yok denecek kadar azdır.
2.
Bir diğer fark ise modern tiyatronun yazılı metinlere dayanıyor olmasıdır.
Ancak karagöz, orta oyunu, meddah gibi geleneksel tiyatrolarda oyunlar yazılı
metne bağlı olarak oynamaz. Geleneksel Türk tiyatrosunda doğaçlama vardır.
3.
Geleneksel tiyatroda Karagöz, Hacivat, Kavuklu, Pişekar gibi belirli tipler
vardır ve her oyun o tipler etrafında döner. Ancak modern tiyatroda ise çeşitli
tipler ve karakterler vardır. Bu bakımdan modern tiyatro çok daha
zengindir.
4.Geleneksel
tiyatro güldürüye dayanır. Bu güldürünün en önemli kaynaklarından biri de
taklitlerdir. Güldürülerin dışında neredeyse oynanan oyun yoktur.Ancak modern
tiyatroda taklit bu kadar yoğun değildir. Her konuda tiyatro oynanabilir.
5.Geleneksel
tiyatro halkın etrafında şekillenirken modern tiyatro ise aydın bir çevre
etrafında şekillenmiştir. Bu da iki tiyatro arasındaki belirgin farklardan
biridir.
6.
Geleneksel tiyatro amatör olarak yapılır. Ancak modern tiyatro oyuncularının bu
işi profesyonel yaptıklarını söyleyebiliriz.
8.
Modern tiyatroların hazırlık aşamaları, provaları daha profesyonel bir çalışma
gerektirir. Ancak gelenekselde oyun doğaçlama oynandığından herhangi bir provaya
ihtiyaç duyulmaz
33.
Karagöz oyunlarının bölümlerini kısaca
açıklayınız.
Mukaddime:
Hacivat sahneye çıkar ve izleyenleri elindeki çıngırağa benzeyen aletle
selamlar.
Muhavere: Asıl
oyunla ilgisi olmayan bu bölümde Karagöz ile Hacivat arasındaki yanlış
anlaşılmaya dayalı bölümdür.
Fasıl: Asıl
oyundur. Burada oyunların içeriğine göre perdede tasviri dekorlar bulunur.
Bitiş:
Hacivat sahneye çıkar ve izleyenlere sürç-ü lisan ettiysek affola diyerek
gelecek oyunun yerini ve saatini belirtir.
34.
Geleneksel Türk Tiyatrosu ile ilgili
aşağıda verilen tipleri ve terimleri açıklayınız.
Karagöz:
Eğitim görmemiş, cahil tiptir. Genellikle her şeyi yanlış anlar.
Hacivat:
Biraz eğitimli kurnaz tiptir.
ÇELEBİ: İstanbul
ağzı ile kusursuz bir Türkçe konuşur.Bazı oyunlarda zengin bir bey, bazı
oyunlarda bir mirasyedi, bazı oyunlarda ise zevk düşkünü bir çapkındır.
BEBERUHİ: Altıkulaç
Beberuhi lakabıyla anılır.Yaşı büyük aklı küçük saf bir tiptir. Cücedir.
MATİZ: Matiz
çingenece sarhoş demektir. Matiz, sarhoş, külhanbeyi tiplerinin hepsi yaklaşık
olarak aynı tiplerdir.
ZENNE: Karagöz
oyunundaki bütün kadınlara genel olarak Zenne denir.
Kavuklu:
Karagöz’ün karşılığıdır. Eğitimsiz ve her şeyi yanlış anlayan tiptir.
Pişekar:
Hacivat’ın karşılığıdır. Kurnaz ve yarı eğitimli tiptir.
Şeyh
Küşteri Meydanı: Karagöz oyununun oynatıldığı alandır.
Palanga:
Orta oyununun oynatıldığı alandır.
35.
Ömer
Efendi; elinde bastonu, omzunda mendili ile kahvede bir grup izleyiciye taklit
yeteneğini kullanarak şu diyaloğu canlandırmaktadır:
─ Gumandan seni imtihan edecez, dedi. Hartayı
masa- nın üstüne yaydı.
─
Bu ne ki, dedi.
─ Hartadır beğem.
─
Ya şu gördüğün uzun, kızıl çızgılar ne ki, dedi.
─ Huduttur beğem, dedim.
─
Ya şurası nire, dedi.
─
Paris’tir, dedim.
─ İstanbul’dan Paris’e ne kadar vakitte geden,
dedi.
─ Eşeğinen dört saatte varırık, dedim.
Yukarıdaki parça Geleneksel Türk
Tiyatrolarının hangisinden alınmış olabilir? Bu türün özellikleri nedir?
Meddah
oyunundan alınmıştır. Bu türde:
*Metin
yoktur, doğaçlamadır.
*Tek
kişiliktir.
*Anlatıcının
dekora ihtiyacı yoktur.
*Anlatıcının
omzunda peşkir elinde bastonu vardır.
*Ağız
taklitlerine dayalı anlatım vardır. Halk hikayeleri anlatılabilir.
36.
Bir
akşamüstü, her üçümüz (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Süleyman Nazif, Abdülhak
Şinasi Hisar) Lebonda oturmuş konuşmaktaydık. Bir aralık Abdülhak Şinasi’nin
Galatasaray Lisesinde okuyan küçük kardeşi bir şey almak için pastaneden içeri
girmişti ve bizim önümüzden selam vererek geçerken ağabeyi ona: “Geliniz, sizi
Süleyman Nazif Beyefendi’ye takdim edeyim.” demişti. Bunun üzerine üstat şaşkın
bir adam tavrıyla Abdülhak Şinasi’ye dönüp şu sözü söylemişti: “Azizim Şinasi
Bey! Sizin ağzınızdan hiç ‘sen’ hitabı çıktığı vaki değil midir? Görüyorum,
küçük kardeşinize bile siz diye hitap ediyorsunuz.” Biraz durduktan sonra
gülerek ilave etmişti:“ Kuzum! Siz Paris’te bulunduğunuz zaman Sen Nehri'ne de
Siz Nehri mi dersiniz?”
Yukarıdaki
metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız:
a)
Metnin türü nedir? Bu metnin öne çıkan dört özelliğini belirtiniz.
Anı
türünden alınmıştır. Bu metinlerde:
- *Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
- İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
- Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
- Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
- Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
b)
Hangi tür bakış açısı kullanılmıştır?
Kahraman
bakış açısı kullanılmıştır.
c)
Metinde öne çıkarılan düşünce ve
vurgulanmak istenen mesaj hangisidr?
Abdülhak
Şinasi Hisar’ın üslubundaki naiflik ve incelik vurgulanmak istenmiştir.
37.
I.
Annem Varnalı olduğundan bir aralık doğduğu yeri görmek istedi. Dayımız Ahmet
Ağa zaten sık sık ticaret için İstanbul’a gelir giderdi. Bizde kalırdı. Babam;
annemi, ağabeyimi, beni dayımın yanına katarak Varna’ya gönderdi. O zaman ben
yedi yaşındaymışım. Kırk gün kadar Varna’yı, bağlarını gezdikten sonra yine
dayımızla birlikte İstanbul’a döndük.
II.
17 Nisan Cuma, 1953
Baktım
çocuklar uçurtma uçuruyor. Her yıl ilkyaz aylarında uçurtmayı gördüm mü, bir
üzüntü duyarım içimde, ağlamaklı olurum. Ben uçurtma uçurmadım ki! Çocukluğumda
pek isterdim, o renk renk kâğıtlardan yapılmış uçurtmaların havalanmasına içimi
çekerek bakardım. Annem bakmazdı benim uçurtma uçurmama…
Yukarıdaki metinler hangi öğretici
metinlere örnek olabilir? Bu iki türün arasındaki farkları belirtiniz.
1.Metin
anılara 2. Metin günlüklere örnektir. Bu iki tür arasındaki farklar şunlardır:
–
Anılar yaşanılanlar üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra kaleme alınırken
günlükler aynı gününün içerisinde yazılır.
–
Anılar olayların üzerinden zaman geçtikten sonra yazıldığı için günlüklere göre
daha nesneldir.
–
Günlükler anılara göre daha içe dönük olarak yazılmaktadır.
–
Günlüklerde kişisel yaşantılar ön plandayken anılarda başkalarının hayatları
ile ilgili detaylara daha fazla girilir.
38.
Akıllı
telefon, tablet gibi teknolojik cihazlar günümüzde iyiden iyiye yer ediniyor.
Çok yakında hastalara acil müdahale için "Ayaklı Cankurtaran"
uygulaması geliyor. "Ayaklı Cankurtaran", acil hastaların yerini
harita üzerinden sesli uyarı mesajıyla saptamada oldukça etkili bir uygulama.
Bu uygulamayla ilk yardım çalışanları ile ilk yardım sertifikasına sahip
gönüllüler hastalara bulundukları yerde anında müdahale edebilecek.
Yukarıdaki haber metnini 5n 1 k
yöntemine göre değerlendiriniz.
Niçin:
Hastalara acil müdahale için
Nasıl:
harita üzerinden sesli uyarı mesajıyla
Ne:
Ayaklı Cankurtaran
Ne
zaman: günümüzde
Nerede:Bulundukları
Yerde
Kim:
ilk yardım çalışanları ile ilk yardım sertifikasına sahip gönüllüler
39.
Haber yazıları ile ilgili aşağıdaki
terimleri açıklayınız.
Tekzip:Yalanlama.
Yanlış bir haberin doğrusunun belirtilmesi ya da ilgili haber yazısının yalan,
yanlış olduğunun açıklanmasıdır.
Dekroşe: Yan
sütunlara taşan yazı, başlık ya da resim.
Sürmanşet: Gazetelerin
birinci sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan başlık.
Muhabir: Basın
ve yayın organlarına haber toplayan, bildiren veya yazan kimse.
Asparagas
(Şişirme Haber): Uydurma, gerçek olmayan, gerçekmiş gibi
gösterilen haber.
Enformasyon: Haber
alma, haber verme, haberleşme.
Manipülasyon: 1-Yönlendirme.
2- Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme.
Spot
: Haber
metninden daha büyük harfli puntolarla dizilen, başlıktan sonra yer alan haber
ayrıntısı.
Tiraj: Baskı
sayısı.
Manşet: Gazetelerin
ilk sayfasına iri puntolarla konulan başlık.
a) İnsanlara güvenerek mutlu oluğunu
söylüyordu.
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: Olumlu.
Yüklemin türüne göre: Fiil.
Yapısına göre: Girişik Birleşik
b) Bir deli kuyuya bir
taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış.
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: Olumsuz
Yüklemin türüne göre: Fiil
Yapısına göre: Sıralı
c) Okul konusunda ne
beni ne de öğretmenini dinliyor.
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre:Biçimce Olumlu Anlamca
Olumsuz
Yüklemin türüne göre: Fiil.
Yapısına göre: Basit
d) Bir adım kala
tanışılır acıların en büyüğüyle
Yüklemin yerine göre : Devrik
Anlamına göre: .Olumlu
Yüklemin türüne göre: Fiil
Yapısına göre:Basit
e) Bazı
araştırmacılar Seyahatname’yi bir hatırat olarak da görmüşlerdir
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: .Olumlu
Yüklemin türüne göre: Fiil
Yapısına göre:Girişik Birleşik
f) Ömrümde kaç kitap okuduğumu bilmiyorum fakat yüz kadarı içimde yaşar
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: .Olumlu
Yüklemin türüne göre: Fiil
Yapısına göre:Bağlı
g) Kendi binası içinde ilk tiyatro eserinin
sahnelenmesi 1842 tarihindedir
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: .Olumlu
Yüklemin türüne göre: İsim
Yapısına göre:Girişik Birleşik
h) Lepides: “Bana eksiksiz bir dil verin, size kusursuz bir millet
oluşturayım.” der.
Yüklemin yerine göre : Kurallı
Anlamına göre: .Olumlu
Yüklemin türüne göre: Fiil
Yapısına göre: İç İçe Birleşik C.
41.
Birkaç ciltle
sınırlı sözcükler ve gramerler asla bir dilin kendisi değildir. Sözlükler, bir dilin bütün kelimelerini içine alsa bile sonuçta bir kelimeler listesinden ibarettir. Gramerler ise bir kurallar sıralamasıdır. Bir gramerdeki söz dizimi kurallarını sayısız örneklerle zenginleştirebiliriz.
İşte dil bu sayısız örneğin
evrenidir.
Yukarıdaki
paragrafta geçen sıfat tamlamalarını bulunuz.
42.
(I) Selçuklular, dünya tarihinde önemli bir rol üstlenmiştir. (II) İslam
âlemini yeniden toplayıp canlandırmışlardır. (III) Batı’nın saldırılarını
engelleyerek İslam ve Türk medeniyetini korumuşlardır. (IV) Anadolu’yu bize
ebedî vatan yapan onlardır. (V) Bu son işi, kahraman Süleyman Şah başarmıştır.
Yukarıdaki cümlelerde geçen isim
ve sıfat tamlamalarını belirtiniz.
Dünya
Tarihi: Belirtisiz İsim Tamlaması
Önemli
Bir Rol: Sıfat Tamlaması
İslam
alemi : Belirtisiz İsim Tamlaması
Batı’nın
Saldırıları: Belirtili İsim Tamlaması
İslam
ve Türk Medeniyeti: Tamlananı Ortak Belirtisiz İsim Taml.
Bu
son iş: Sıfat Tamlaması
Kahraman
Süleyman Şah: Sıfat Tamlaması
43.
Seydi
Ali Reis’in Mir’atü’l-Memâlik adlı meşhur eserinde bir dörtlüğünü kaydettiği türkü şöyledir:
"Deniz
üstünde yürürüz
Öcümüz komaz alırız
Düşmanı
arar buluruz
Bize
Hayreddinli derler"
Barbaros’a
bağlı, Akdeniz’deki büyük zaferlere iştirak eden Türk denizcilerinin ruhunu bu
dizeler ne güzel dile getiriyor
Yukarıdaki
metinde geçen isim tamlamalarını ve türlerini yazınız.
Seydi
Ali Reis’in Mir’atü’l-Memâlik adlı meşhur eseri: Arasına söz öbeği girmiş
belirtili İsim Tamlaması
Deniz
Üstü: Belirtisiz İsim Tamlaması
Türk
denizcilerinin ruhunu: Zincirleme İsim Tamlaması
44.
“Umutlar bütün bütüne yitirilmiş değil onun öykülerinde fakat küçük, sönük
ışıklar körüklenmedikçe alevlenmeyecek kıvılcımlar olarak kalıyor”
Yukarıdaki metinde geçen
fiilimsileri ve türlerini belirtiniz.
körüklenmedikçe :Zarf Fiil
alevlenmeyecek :Sıfat Fiil
olarak :Zarf fiil
45. Aşağıdaki cümlelerdeki fiilimsileri bulup türlerini yazınız.
Alışveriş merkezine girip çıkarken başkalarına yol vermek ister misiniz?
girip zarf fiil
çıkarken zarf fiil
vermek
isim fiil
Modanın
bizi cezbetmesinin nedeni güzel olana duyduğumuz hayranlıktır.
Cezbetmesinin
:isim fiil olana :sıfat fiil duyduğumuz: sıfat fiil
Mutluluğu arayıp bulmak gerçekten de zordur.
Arayıp :zarf fiil
Bulmak:isim fiil
İnsanın insana en çok benzediği çağ, çocukluk çağıdır.
Benzediği :sıfat fiil
Yorum Gönder