ads

10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları





10.SINIF EDEBİYAT SORUMLULUK SINAVI ÇALIŞMA KAĞIDI,10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,ÇALIŞMA KAĞITLARI,SORUMLULUK SINAVLARI,


onedebiyat.net'in  değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.

derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..


Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları  üzerine bir paylaşım yazacağız. 


Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.

İyi çalışmalar..


destek olmak için lütfen paylaşınız


1.

Sensin kerim, sensin rahim, Allah sana sundum elim
Senden artık yoktur emin, Allah sana sundum elim

Ecel geldi vade erdi, bu ömrüm kadehi doldu
Kimdir ki içmeden kaldı, Allah sana sundum elim

Gözlerim göğe süzüldü, canım göğüsten üzüldü
Dilim tetiği bozuldu, Allah sana sundum elim


                                                    Yunus Emre

Bu metinde hangi iki inceleme alanı arasında bir bağlantı kurulabilir? Niçin?

C.Yunus’un bu şiirinde din ile edebiyatın arasında bir bağlantı kurulabilir. Din, edebiyatın bir teması olagelmiştir. Dinin temel buyrukları, yaşam felsefesi şiirlerde irdelenmiştir. Tasavvuf şairi olan Yunus Emre de bu şiirinde kul ile Allah arasındaki ilişkiyi, Allahtan gelen her şeyi kendisinin koşulsuz biçimde kabul ettiğini belirtmiştir. Bu aynı zamanda dindeki kader ve kazaya iman ile bağdaşmaktadır.



2. “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;  Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış

Necip Fazıl Kısakürek’in yukarıdaki dizelerinde sanatın asıl amacının ne olduğu belirtilmiştir? Siz sanatın işlevi hakkında şaire katılıyor musunuz?

                                   - YORUM YAP-



3. Üze kök tengri asra yağız yir kılındukda iki ara kişi oglı kılınmış. Kişi oglında üze eçüm apam Bumin Kagan, İstemi Kagan olurmuş. Olurupan Türk budunung ilin törüsin tutabirmiş, itibirmiş.

(Üstte mavi gök, altta kara yer yaratıldığında ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğulları üstüne atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan hükümdar olmuş. Hükümdar olup Türk milletinin ilini, töresini tutmuş, düzenlemiş.)

Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.







a) Metnin içeriğine bakıldığında metnin hangi döneme ait olduğu söylenebilir? Niçin?

Eski Türkçe dönemine aittir. Göktürk Yazıtlarından alındığını metnin içerisinde geçen Bumin Kağan ve İstemi Kağan ifadelerinden anlamaktayız. Bu yazıtlar da eski Türkçe dönemine aittir.

b) Metnin hangi alfabe ile yazıldığı söylenebilir? Bu alfabenin özelliğinden kısaca bahsediniz.

Köktürk Alfabesi ile yazılmış olabilir.

1) Göktürkçe sağdan sola yazılır, yani bugünkü yazı sisteminin tam tersi şeklindedir.
2) Göktürk alfabesinde toplam 38 harf bulunmaktadır. Ünlüleri gösteren dört harf bulunmaktadır. Geri kalan harfler ünsüzleri veya çift seslileri karşılamaktadır.
3) Göktürk yazısında noktalama işareti olarak sadece her kelime arasına gelen “:” imi kullanılır. Büyük ve küçük harf yoktur.
4) Göktürkçede bazı ünlüler gösterilmez, buna gerek yoktur. Ayrıca alfabedeki çift sesli harfler, genelde çok kullanılan heceleri yazmak için oldukça işlevseldir.
5) Göktürkçe de bugünkü Türkçe gibi heceler üzerine kurulmuştur, sondan eklemeli bir yapısı vardır


4. 

Kaklar kamug kölerdi
Taglar başı ilerdi
Ajun tını yılırdı
Tütü çeçek çerkeşür
Kuru yerler hep gülerdi
Dağbaşları göründü
Dünyanın soluğu ılındı
Türlü çiçekler sıralandı

Yukarıdaki metnin Türk Edebiyatının hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Bu dönemin özelliklerinden dördünü belirtiniz.

Bu şiir 7’li hece ölçüsü ile dörtlükle yazılmış ve bireysel bir konuyu işlemiştir. Dolayısıyla bir koşuk örneğidir ve İslamiyet Öncesi sözlü döneme aittir. Bu dönemin özelliklerinden bazıları şunlardır:

* Dil, yabancı dillerin etkisinden uzaktır.

*Kavmi özellikler görülür.

* Sözlü bir dönemdir.

*İmgeler somuttur.

-*Yarım uyak kullanılır.





















5.

Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu!
Nazargâh-i ilâhîdir, Makâm-ı Mustafâ'dır bu.
                                                                        NÂBİ
"Edebi terketmekten sakın! Zîrâ burası Allahü teâlânın sevgilisi olan Peygamber efendimizin bulunduğu yerdir. Bu yer, Hak teâlânın nazar evi, Resûl-i ekremin makâmıdır.



Yukarıdaki şiirin Türk Edebiyatı’nın hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Niçin? Bu dönemin özelliklerinden dördünü belirtiniz.

İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı’na ait olduğu söylenebilir. Bu şiir beyit ile yazılmıştır ve dilin Arapça ve Farsça etkisine girdiğini kullanılan tamlamalardan anlamaktayız. Bu dönemin özellikleri şunlardır:



* Dil yabancı dillerin etkisine girmeye başlamıştır.

* Dörtlük ve beyit bu dönemde kullanılmıştır.

* İmgeler soyutlaşmıştır.

* Hece ölçüsünün yanı sıra Aruz ölçüsü de kullanılmıştır.



 6.                          SEN OLMASAN

Sen olmasan.. Seni bir lâhza görmesem yâhud,

Bilir misin ne olur?

Semâ, güneş ebediyen kapansa, belki vücûd

Bu leyl-i serd ile bir çâre-i teennüs arar,

Ve bulur;

Fakat o zulmete mümkün müdür alıştırmak

Bütün güneşle, semâlarla beslenen rûhu,

Bu rûh-ı mecrûhu?...

                                                        TEVFİK FİKRET

Yukarıdaki şiir göz önünde bulundurulduğunda bu şiirin  Türk Edebiyatı’nın hangi dönemine ait olduğu söylenebilir? Niçin? Bu dönemin önemli dört özelliğini belirtiniz.



Bu şiirin Batı Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı içinde Servet-i Fünun dönemine ait olduğu söylenebilir. Özellikle mısraların anjambmanlar ile uzaması, nazım biçiminin serbest müstezata dönmesi bu döneme ait olduğu intibasını uyandırır. Bu dönemde :



*Özellikle Fransız Edebiyatı’na öykünülmüştür.

* Divan Edebiyatı’nın etkisi kırılmaya çalışılmıştır.

* Dil ağırlaşmıştır.

*Yeni nazım biçimleri (sone,terzarima,triyole) denenmiştir.

* İmge ve hayal unsurları çeşitlenmiştir.















7. Ünüm anla, sözüm dinle

Bay Büre Bey, Yüce Tanrı sana bir oğul vermiş, bağışlasın! Ağır sancak götürdüğünde Müslümanlar arkası olsun! Karşı yatan karlı dağlardan aşıt versin!

Kanlı kanlı sulardan geçer olsa geçit versin!

 Kalabalık kâfire girdiğinde

Ulu Tanrı senin oğluna fırsat versin!



Yukarıdaki metin hangi eserden alınmış olabilir? Bu eserin önemli beş özelliğini belirtiniz.



Dede Korkut eserinden alınmıştır. Bu tarz metinler:



* Anlatım kısmı düz yazı diyaloglar manzumdur.

* 1 ön söz ve on iki hikayeden oluşur.

* 15. Yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi esas alınarak yazıya geçirilmiştir.

* Eserde olağanüstü olaylar vardır.

*Oğuzların yaşamı hakkında bilgi verir.

* Almanya Dresden ve Vatikan kütüphanelerinde eserin nüshaları mevcuttur.

* Destandan halk hikayeciliğine geçiş için köprü özelliği taşır.



8. Dede Korkut eserinde Dede Korkut’a yüklenen vasıfları belirtiniz.



Anlaşma Yapma

Kız İsteme

Ad Verme

Dua Etme

Akil İnsan Olma















































9. Ashab-ı kibar:

 – Bari burada İmam Ali’nin gözleri sağlam olsaydı. Bizim ordumuza yardım ederdi, dediler. Çok üzüldüler. İslam askeri gece orada konakladı. Sabah olunca hazırlık yapıp savaş meydanına yöneldiler: Beyit:



Yine altın elbise oldu zamana

Güneş yürüdü asumana



 Cihana rahmet her türlüsü saçıldı

Sabah oldu, karadan ak seçildi



Yine yiğitler meydana geldi

Mumun ateşine pervane yandı



 Gaziler, atlarına bindiler, saf hâline gelip beklemeye başladılar. Küffar askerleri gördüler ki İslam askeri meydanda toplanmış. Hayber halkı da hazırlık yaptı. Silahlarını giydiler, burçların üzerinde ve hendeğin kenarında beklediler. Toplar ve mancınıklar kurdular.



Yukarıdaki metin hangi tür hikayeden alınmış olabilir? Bu tür hikayelerin dört önemli özelliğini belirtiniz.



Cenknameden alınmıştır. Bu tür metinlerde :



* Hz. Muhammet ve Hz. Ali gibi gerçek dinsel kahramanlar kullanılır.

* Din için yapılan mücadeleler vardır.

* Genellikle gazalar Müslümanların galibiyeti ile biter

* Mucizelere yer verilir.

* Tahkiye kısmı düz yazı, diyaloglar şiirle belirtilir.



10. Elli yıldır yanaram hicrin ile

Şimdi buldum seni düştün ele



Zelha eder ya sanem anla hâlim

Aşık oldum göynürem tutgıl elim



Tursa otursa Yusuf’u söylenir

Kanda kim varsa anı zikreylenir



Zeliha köşkten bakar görür anı

Çağırır feryad eder göynür canı



Yukarıdaki şiir ile ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.

a) Nazım biçimi nedir? Niçin?

       Mesnevidir. Beyitler aruzun kısa kalıpları ile yazılmıştır ve kafiye şeması aa, bb, cc, dd şeklindedir.

b) Türk Edebiyatında yazılmış önemli mesnevilere beş örnek veriniz.

        Şeyhi, Harname                         Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk

        Fuzuli, Leyla vü Mecnun                  Nabi, Hayrabat

         Süleyman Çelebi, Vesiletün Necat



11. Tanzimat Edebiyatı hikayeciliği hakkında bilgi vererek bu dönemin önemli hikayelerine örnek veriniz.

·         Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.

·         - İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.

·          - Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin SamiNabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık KemalSami Paşazade SezaiRecaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.

·          - Bunun sonucu olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır.

·         - Eserler genel olarak, duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur.

·          - Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: "tutsaklık"; zorla yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik, aşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir.

·         - Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak:

  • Tesadüflere çok yer verilmiştir.
  • Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya "Ey Kaari!" (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür.
  • Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir.
  • Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır.
  • Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir.
  • Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.
  • Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar.
  • Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar.
  • Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.
  • Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır.



Bu dönemde Ahmet Mithat’ın Letaif-i Rivyat adlı eseri ilk modern tarzdaki öykü olara karşımıza çıkar. Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eseri batılı tarzdaki ilk hikayemizdir. Bunun dışında Recaizade Mahmut Ekrem’in Şemsa, Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Neticesi gibi eserler de önemli olarak karşımıza çıkar.



12. Milli Edebiyat Dönemi hikaye anlayışını açıklayınız. Bu dönemde ön plana çıkan üç önemli eseri belirtiniz.

  • Hikâyeler, bu dönem sanatçılarının halka inme çabasının bir sonucu olarak Yeni Lisan makalesinde ortaya konulan dil anlayışıyla yazılmıştır. Hikâyelerde özellikle Arapça ve Farsça tamlamalardan kaçınılmıştır.
  • Sanatçılar “memleket edebiyatı” anlayışıyla hikâyelerinin konularını Anadolu’dan ya da milli tarihten seçmişlerdir.
  • Sanatçılar yaşadıkları dönemin soysal hayatını yansıtmayı amaçlamışlar, özellikle halkın yaşayışına eserlerinde yer vermişlerdir.
  • Bu dönem hikâyeleri realizm akımının etkisiyle yazılmıştır. Anlatımda gerçeklikten kopmamalardır.
  • Realizmin bir sonucu olarak da hikâyelerde güçlü bir gözlem vardır. Bu gözlem özellikle betimlemelerde ön plana çıkar.
  • Sanatçılar, hikâyelerde betimlemelere önem vermiş, gerek mekânı gerekse kahramanların iç dünyalarını betimlemelerle okuyuculara tanıtmışlardır.
  • Milli Edebiyatın en önemli iki hikâye yazarı Ömer Seyfettin ile Refik Halit Karay’dır.



Bu dönemde Halide Edip Adıvar’ın Dağa Çıkan Kurt,

Ömer Seyfettin’in Kaşağı, Diyet, Topuz, Yalnız Efe

Refik Halit Karay’ın Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri

Reşat Nuri Güntekin’in Roçild Bey, Sönmüş Yıldızlar, Tanrı Misafiri, Leyla ile Mecnun adlı eserleri önemlidir.





13.

Alp Er Tunga öldi mü
Isız ajun kaldı mu
Özlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur

Alp Er Tunga öldü mü?
Kötü dünya kaldı mı?
Zaman öcünü aldı mı?
Şimdi yürek yırtılır.
Özlek yarağ közetti
Ogrı tuzak uzattı
Beglerbegin azıttı
Kaçsa kah kurtulur

Zaman fırsat gözetti
Gizli tuzak uzattı
Beyler beyini azıttı
Kaçsa nasıl kurtulur?



Yukarıda günümüz Türkçesi ile verilen şiir sözlü dönem şiirlerinden hangi türe aittir? Bu türün özelliklerini belirtiniz.



Sagu örneğidir.

Bu tür şiirler yuğ adı verilen törenlerde okunurdu.

Ölen kişinin ardından duyulan üzüntüyü belirtmek için okunan bu tür şiirler 4+3 duraklı olmak üzere 7’li hece ölçüsü ile yazılır.

Sanat kaygısından uzaktır.

Halk edebiyatındaki karşılığı ağıt, divan edebiyatındaki karşılığı ağıttır.



14. Öz: Kendi, nefs

Körklüg tonug özünge

Tatlıg aşıg adhınka

 Tutgıl konuk agırlıg

Yadhsun çavıng budhunka

 (İyi elbiseyi kendine, tatlı aşı başkasına… Konuğu ağırla, ününü herkese yaysın.)



Yukarıdaki metin Geçiş Dönemi eserlerinden hangisine ait olabilir? Bu eserin önemli özelliklerinden beş madde yazınız.



Divan-ı Lügati’t Türk adlı eserden alınmıştır.  Bu eser:



* Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.  Ebul Kasım Abdullah'a sunulmuştur.

*Türkçenin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.

*7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.  *Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla ve Arapça olarak yazılmıştır.                                                                         *Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını göstermiş ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle açıklamıştır. Eserin asıl önemi, bu derleme metinlerden ileri gelmektedir.                                                  

*Karahanlıca olarak kaleme alınmıştır.















15. Özinde ulugka tapug kılsa öz

 Tilin beklese ked katıg tutsa söz



Tapugug onarsa bu yanlıg kiçig

Begine yagudı onardı keçig …



Ulugug ulugla küdez hürmeti

 Sana kelge devlet ulugluk kutı



Negü ter eşitgil avuçga sözi

Avuçga sözi tutsa açlur közi



Ulug hürmeti bar ajunda törü

 Ulug kelse kopgıl adakın örü



(Kendisinden büyüğe hizmet etmeli, dilini tutmayı bilmeli, ulu orta söz söylememeli. Böyle bir genç hizmette başarı gösterirse beyine yakın olur ve merhaleleri başarıyla geçer. Büyüğü büyük tut, onun itibarını gözet. Sana da devlet ve ululuk mutluluğu gelir. Dinle, atalarımız ne der. Atalar sözünü tutanın gözü açılır. Büyükler muhteremdir; bu, dünya kanunudur. Büyük gelince ayağa kalk.)



Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



a)Dil, biçim ve içerik özelliklerinden hareketle bu dizelerin aşağıdaki eserlerden hangisine ait olduğu söylenebilir?

Kutadgu Bilig adlı eserden alınmıştır.



b) Nazım biçimini belirleyiniz.

Mesnevi nazım biçimi ile yazılmıştır.



c) Eserin öne çıkan özelliklerinden beşini yazınız.

·         11. yy'da (1069 - 1070) Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır.

·         Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a sunulmuştur.

·         Mesnevi şeklinde ve aruz vezniyle 6645 beyit olarak yazılmıştır. Eserde 173 de dörtlük vardır.

·         Eserde, toplum hayatındaki bozuklukları düzeltecek, insanı mutlu edecek yolların neler olduğu belirtilmiş; bunun yolları, devrin hükümdarına öğütler halinde gösterilmiştir. Eserde ahlak ve dinin önemi, devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir. Bu açıdan esere bir siyaset kitabı da denebilir.

·         Karahanlı Türkçesiyle yazılmıştır.

·         Eserde dört sembolik şahsiyet yer alır. (Ögdülmiş, Odgurmış, Aytoldı, Güntogdı)







16. Dost senin yüzünden özge
Ben kıble-i can bilmezem
Pirin hüsnünü severim
Bir gayrı iman bilmezem



Bana derler ki şeyatin
Senin yolunu azdırır
Ben şu zerrak sufilerden
Gayrı bir şeytan bilmezem



O şah-ı hüsnün aşkına
Özümü viran kılmışam
Kaygusuz Abdal'dır adım
Cübbe vü kaftan bilmezem



Yukarıdaki şiirin nazım türünü belirleyiniz. Bu türün öne çıkan özelliklerinden dört madde yazınız.



Bu şiir bir nefes örneğidir. Bu şiirlerin önemli özellikleri şunlardır:

  • Bektaşi şairlerinin yazdığı tasavvufi şiirlerdir.
  • Genellikle, nefeslerde tasavvuftaki Vahdet-i Vücud felsefesi anlatılır.
  • Bunun yanında Hz. Muhammed (A.S.M) ve Hz. Ali (R.A) için övgüler de söylenir.
  • Nazım birimi dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ila 8 arasında değişir.
  • Hece ölçüsüyle yazılırlar. Ama aruz ölçüsüyle yazılan nefesler de vardır.
  • Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.
  • Duygu ve düşünceleri nükteli bir şekilde ve zarafet ölçüleri içinde söylemek nefesin en belirgin özelliğidir.
  • Özellikle Pir Sultan Abdal, bu tarzdaki şiirleriyle tanınır.





































17. (...)

Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûnün üstünde cevlân eyleyen.
Mi’râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed

                                            Yunus Emre

Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

a) Nazım türünü belirleyiniz.

Nazım türü ilahidir.

b) Durağını ve ölçüsünü belirleyiniz.

6+5:11’li hece ölçüsü ile yazılmıştır.

c) Altı çizili dizede bulunan söz sanatını belirleyiniz

Telmih sanatına başvrulmuştur. Miraç mucizesine atıfta bulunulmuştur.

d) Bu türün öne çıkan önemli dört özelliğini yazınız.

  • Allah’ı övmek, ona yalvarmak, Allah aşkını ve dünyanın geçiciliğini dile getirmek için yazılan şiirlerdir. Kısacası ilahi aşkı konu edinen lirik şiirlerdir diyebiliriz.
  • Din, tasavvuf konularını ve Allah’ın varlığını, birliğini işlemesi yönüyle divan edebiyatındaki “tevhit” ve “münacat” ile benzerlik gösterir.
  • İlahiler her zaman kendine özgü bir ezgiyle okunur.
  • Şair son dörtlükte genellikle mahlasına yer verir.
  • Çoğunlukla hece ölçüsüyle yazılır, aruzla yazılan ilahiler de vardır.
  • Kafiye düzeni koşmaya benzer. (abab, cccb, dddb…)
  • Hece ölçüsüyle yazılan ilahilerde genellikle 7, 8 ve 11’li hece ölçüsü kullanılır.
  • Nazım birimi genellikle dörtlüktür. Dörtlük sayısı 3 ile 7 arasındadır. Beyitlerle yazılan ilahiler de vardır.

18.              A                   

 Kar yağar kürek ister
Meyveler direk ister
Hasretliği çekmeye
Demirden yürek ister

               B

Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar
Düşmanı görünce ayağa kalkar
Kapar mızrağını meydana çıkar
Yiğidin ardında duran olmalı

Yukarıdaki anonim ve aşık halk edebiyatı ürünleri ile ilgili olarak aşağıdaki soruları cevaplayınız.




       A
         B
a. Nazım Türleri
Dörtlük
Dörtlük
b. Temaları:
Hasret
Yiğitlik
c. Ölçüleri:
7’li hece ölçüsü
11’li hece ölçüsü
d. Kafiye ve redifleri:
Ürek: zengin k.
İster: redif
k: yarım k.
Ar:redif
e. Nazım biçimi:
Mani
Koşma

19.Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda seyran beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için insan beğenmez”

                                                 Seyranî

Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



a) Nazım biçimi ve türünü belirleyiniz.

Nazım biçimi koşmadır. Türü ise taşlamadır.



b) Ahenk öğelerini belirleyiniz.

 1-3. mısralar arasında z: y.kafiye

                                        gını:redif

2-4. mısralar arasında: an: t.k

                                          beğenmez: redif



c) Seyranî size göre kime hitap etmekte ve kimi eleştirmektedir?

                           - YORUM YAP-



20.

(...)

Kalbim yine üzgün seni andım da derinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!


Senden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş!
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş.
Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş,
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!

                                                      Yahya Kemal



Yukarıdaki nazım biçimini belirleyerek bu şiir biçiminin ön plana çıkan özelliklerinden beş madde ile bahsediniz.



Bu şiir bir şarkıdır zira tekrarlanan nakarat kısmı vardır ve aaaa, bbba kafiye şemasıyla yazılmıştır. Bu türün önemli özellikleri şunlardır:

1. Halk edebiyatındaki türkünün karşılığıdır.

2. Kuruluşu ve kafiye düzeni yönüyle murabbaya benzer. aaaa, bbba, ccca.

3. Bestelenmek için yazıldığından fazla uzun değildir.

4. Dörtlüklerden oluşur ve dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir.

5. Şarkının konusu genellikle aşk, sevgili, ayrılık, içki ve eğlencedir.

6. Geniş halk kitlelerine hitap ettiğinden dili genelde sadedir.







21. Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
  Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Sevgilim beni candan usandırdı, kendisi cefadan usanmaz mı? Ahımdan felekler yandı muradımın mumu hâlâ yanmayacak mı? 



Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân
  Niçin kılmaz bana dermân meni bîmâr[ı] sanmaz mı

Sevgili, bütün hastalarının (âşıklarının) dertlerine deva bağışlar, fakat bana niçin derman vermez, beni hasta (âşık) sanmaz mı ki?



Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
  Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı

Ayrılık gecesinden canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker; feryatlarım halkı uyandırır. Kara bahtım uyanmaz mı?



Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
  Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

Fuzuli, aşk yüzünden çılgına dönmüş bir rinttir. Bu yüzden de daima dile düşmüştür. Ona sorun ki, bu ne biçim sevgidir, bu sevgiden usanmayacak mı?



Yukarıdaki şiirn nazım biçimini saptayarak bu biçimin ön plana çıkan özelliklerinden beşini belirtiniz.

Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir; ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.

İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa

Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.

Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.

Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.

Gazelin en güzel beytine beytü'l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.

Gazelde her beyit farlı bir konudan bahseder; konu birliği yoktur.

Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.

Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.

Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.

Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.

Dize ortalarında iç uyaklı olan ve dörlük haline getirilebilen gazellere musammat gazel denir.

Gazelller redifleriyle adlandırılır.

Konu bakımından Halk şiirindeki koşmaya benzer.

Aruz ölçüsüyle yazılır.



22. Kaside türü hakkında bilgi vererek klasik kasidelerin bölümlerini yazarak kısaca açıklayınız.



Nesib (teşbib): Kasidenin giriş bölümüdür. Bir tabiat tasvirinin yapıldığı veya sevgilinin güzelliklerinin anlatıldığı bölümdür. Bu bölümün konuları bahar, kış, yaz, Ramazan, bayram, nevruz, gül, sümbül, güneş, söz ustalığı, kalem, gece, savaş, at veya bir güzel olabilir. Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır.

Girizgâh: Asıl konuya giriş yapmak üzere düzenlenmiş en fazla iki beyitlik bölümdür.

Medhiye: Kasidenin sunulduğu kişinin, yani padişahın veya bir devlet büyüğünün övüldüğü bölümdür. Bu bölümde abartılı ve sanatlı bir övgü vardır.

Tegazzül: Şair, genellikle medhiyeden sonra arada bir gazel söyler. Bu bölüme tegazzül adı verilir. Tegazzül bölümü her kasidede bulunmaz.

Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür. Burada da şair abartılı bir ifade kullanır.

Dua: Şairin, kendisi, daha çok da övdüğü kişi için Allah’tan yardım dilediği, dua ettiği bölümdür.



23. Bu şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü behâdır

Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır



 Bir gevher-i yektâdır iki bahr arasında

Hurşîd-i cihân-tab ile tartılsa sezâdır



 Altında mı üstünde midir cennet-i âlâ

 El-hak bu ne hâlet bu ne hoş âb u havâdır



Bu dizeler bir kasidenin hangi bölümünden alınmış olabilir? Niçin?



Nesib bölümünden alınmıştır zira nesib bölümü bir kasidede şairin üstatlığını göstermek için çeşitli tasvirler yapabileceği bölümdür. Burada da İstanbul tasviri mübalağalı bir şekilde yapılmıştır.



24. Aşağıdaki parçaların hangi destanlara ait olduklarını yazınız.

Bu destan, MÖ 330-327 yılları arasında Türk illerinde hakanlık eden kahramanının hayatı ve faaliyetleri etrafında teşekkül etmiştir. Anlatıya göre Büyük İskender'in, Semerkant'ı geçip Batı Türkistan'ı istilaya başladığı sırada Balasagun yakınında kendi adı ile anılan bir kale yaptırmış ve İskender'e karşı bir mücadele vermiştir. ( ................ŞU DESTANI.................................)



Uygur ülkesi prensi ile Çin prensesinin evlenmesi karşılığında Uygur ülkesindeki kutsal taşın Çinliler tarafından götürülmesi ve sonucunda Uygur ülkesinde büyük felaketlerin başlaması konusu bu destanda anlatılır. (...............GÖÇ DESTANI...................)





Kaynaklarda Afrasiyab olarak da geçen bu destanın kahramanın İranlılar ile olan mücadelesi anlatılır. Tuzak kurularak öldürülen bu destan kahramanına özgü bir sagu da yazılmıştır.(..........ALP ER TUNGA D.....................)



Bu destanda Çinliler ile mücadele eden Türklerin çokça kıyıma uğraması ve elleri ile kolları kesilerek ölüme terk edilen bir çocuğu dişi bir kurdun kaçırıp onu besleyerek Türk neslini ortaya çıkarması anlatılır (................BOZKURT DESTANI.............)

















25. Vaktiyle bugünkü İçel ilimizin bulunduğu bölgede yaşayan bir Bey’in kızı olur. Baba, devrin âdetine uyarak kızını bir kâhine götürür. Kâhin, on dokuz yaşına girince bir yılanın onu zehirleyerek öldüreceğini söyler. Buna çok üzülen baba derin derin düşünmeye başlar. Denizin ortasına bir kale yaptırır, kızını oraya yerleştirir. Aradan uzun yıllar geçer. Kız on dokuz yaşını tamamlarken kalede bir ziyafet tertip edilir. Bu ziyafete davet edilen bir köylü kadın da bir sepet dolusu üzüm getirir. Fakat kader bu ya kadın sepetin içine gizlenen yılanı görmez. Üzümü çok seven Bey’in kızı, bu sepeti doğruca odasına çıkarttırır. Misafirler gittikten sonra odasına çıkan genç kız, çok sevdiği üzümlerden yemeye başlar. Fakat tam bu sırada sepetin içinden çıkan yılan, kızcağızı zehirler ve Bey’in kızı ölür.



Yukarıdaki metnin türünü belirleyerek öne çıkan dört özelliğini belirtiniz.



Efsaneden alınmış bir metindir. Bu tür metinlerde:

  • Bir şahsı, bir mekanı ya da tarihi bir olayı anlatırlar.
  • Anlatılanların tarihi çok eski dönemlere kadar gitmektedir.
  • Anlatılanların kimin tarafından söylendiği belli olmadığından anonimdir.
  • Bazı araştırmacılar, efsanelerin mitlerin devamı olduklarını belirtirler.
  • Efsanelerin temelinde inandırıcılık vardır. Olayları anlatan ve dinleyen bunların gerçek olduğuna inanır. İnandırıcılığını kaybedenlerin yaşama şansı kalmaz.
  • Gerçeklerden uzaktır, olağanüstü özellikler barındırmaktadır.
  • Toplumun yaşam biçini, hayata bakış açısını ve inanışlarını barındırır.
  • Milli özellikler gösterir.
  • Geleneklerin korunmasında toplumsal bir işlev görevi görmektedir. Efsanelerin kutsi yönüyle toplumda idealize edilen değerler hem korunur hem de gelecek kuşaklara aktarılır.
  • Anlatılarda günlük konuşma dili kullanılır. Böylelikle geniş bir halk kitlesine ulaşılmış olunur.
  • Herhangi bir sınırlayıcı kuralı yoktur. Kısa bir şekilde ağızdan ağıza aktarılır.

















26. Mustafa Meraki Efendi'nin oğlu Felatun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Var­lıklı bir ailenin çocuğu olduğu için su gibi para har­car. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, el­bise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona İstanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utanç­la İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalır.

                                            B

Mai ve Siyah, bir hayal kırıklığının romanıdır. Kitap, başında mavi sonunda siyah iki geceyle başlar ve biter. Ahmet Cemil, babası birdenbire öldüğü için, ailenin mes’uliyeti üzerine çökmüş, bir taraftan ufak tercümelerle hayatını kazanan, öbür taraftan da mektebini bitirmeğe çalışan genç bir edebiyatçıdır. Tek ihtirası kendisini serbestçe edebiyata verebilmek için bir gazete sahibi olmaktır.



                                            C

Kiralık Konak romanında Naim Efendi, büyük konağın en yaşlı kişisidir. II. Abdülhamit döneminin önemli kişilerinden, emekli bir bakandır. Tam bir Tanzimat efendisidir. I. Dünya Savaşı yıllarıdır. Savaşın yarattığı ekonomik kriz konağa da yansır. Savaş zenginleriyle düşüp kalkmaya başlayan Seniha Avrupa'ya kaçar. Damat Servet Bey, sıkıcı bulduğu konak yaşamından ve Naim Efendi'den kurtulmak için bir apartmana taşınır. Bu arada Hakkı Celis cepheye gitmiştir. Seniha Avrupa'dan dönünce yine savaş zenginleriyle görüşür. Naim Efendi, konağı kiraya verip kız kardeşinin yanına çıkmak isterse de konağı hiç kimse kiralamaz. Bir gün, Servet Beylerde verilen bir ziyafette cepheden izinli gelmiş bir subay, Hakkı Celis'in birkaç gün önce şehit olduğu haberini verir. Seniha buna kayıtsız kalır. Naim Efendi, hızla değişmesine akıl erdiremediği bir çöküş dünyasında, konağında tek başına kalır.

Yukarıdaki metinler dikkate alarak aşağıdaki soruları cevaplayınız. (14)



* A tipi romanlar ........Tanzimat..... döneminde, B tipi roman ........Servet-i Fünun............. döneminde, C tipi roman .......Milli Edb........... döneminde kaleme alınmıştır.



*A tipi romanın yazarı .Ahmet Mithat. B tipi romanın yazarı Halit Ziya Uşaklıgil... C tipi romanın yazarı ..Yakup Kadri Karaosmanoğlu.......’dır.



* A tipi romanda ...Romantizm..... edebi akımı, B ve C tipi romanda ise ......Realizm...... edebi akımı tercih edilmiştir.





* A tipi romanların yazıldığı dönemde romanlarda genel olarak ......Kölelik... , ......Yanlış Batılılaşma.... gibi konular işlenirken B tipi romanların yazıldığı dönemde  .....Hayal Kırıklığı..., ....karşılıksız aşk... gibi temalar tercih edilir. C tipi romanların yazıldığı dönemde ise ......milli mücadele......., .....kültürel değişim..... gibi temalar tercih edilir.





27. Birbirlerine söyleyecek söz bulamıyorlar, sadece titreye tireye bakışıyorlar; dudaklarıyla birbirlerine gülümsemeye çalışırken gözleri yaşlarla perdeleniyordu. Müjgân, bu dakikanın güçlüğünü hissetti. Feride’yi elinden tutup Kâmran’ın önüne getirdi. Ağır manalarla dolu bir sesle:

– Teyze çocukları hemen hemen kardeş demektir. Feride’nin erkek kardeşi olmadığı için sen, doğrudan doğruya onun ağabeyi sayılırsın Kâmran. Kardeşine “Hoş geldin.” desene!



Yukarıdaki metin ile ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



a) Kahramanlar dikkate alındığında metin hangi romandan alınmış olabilir? Romanın yazarı kimdir?



Feride ve Kamuran gibi kahramanlar Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu adlı romanında yer almaktadır.



b)Metinde hangi roman  anlatım  tekniği kullanılmıştır? Açıklayınız.



Metinde kahramanın ruhsal durumu bizlere sunulduğu için iç çözümleme tekniği kullanılmıştır.



c) Metinde hangi tür bakış açısı kullanılmıştır? Açıklayınız.



İlahi bakış açısı kullanılmıştır. Kahramanların psikolojik durumları da okuyucuya sunulmuştur.



28. . “Orada kiminle karşılaşsa iyi? Felatun Beyle! Adam bırak şu şımarık ukalayı be! Nasıl bırakırız. Hikâyemizin yarısına ortak olan bu kişiyi nasıl bırakırız? O hoppayı bu hikâyeye hiç katmamalıydı. Katmamalıydık ama katmış bulunduk. Hem Felatun Bey’e bu derece kızgınlık neden? Yoksa herifin şu alafrangalığını mı çekemez oldunuz?”

Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmıştır? Sebebiyle açıklayınız. (10)



Anlatma tekniği kullanılmıştır. Yazar araya girerek kendi düşüncelerini okuyucuyla paylaşmıştır.

















29. Necdet tramvayların birinde şöyle bir faciaya şahit oldu: Gazi bir Türk askeri, kendisine sığınacak bir köşe bulmak için kalabalığın içinde bin zahmetle sürünerek tramvayın ön sahanlığına geçmeye çalışıyor. Tam bu sırada, bir durakta, o taraftan içeriye doğru bir kız girdi; yanında bir İngiliz zabiti vardı. Oturmak için yer aradılar. İngiliz zabiti kırbacının ucuyla önden üçüncü sırada oturan iki kişiye kalkmalarını işaret etti. Kız, gülerek açılan yere doğru yürürken kısık bir feryat koptu. Bu yerde sürünen zavallı kötürüm askerin sesiydi. Kız iskarpinlerinin sivri topuklarıyla bunun tek dayanağı olan ellerinden birine basmıştı. Lakin utanmaz kız bu hareketinden hiç sıkılmadı… Necdet, bu sahnenin mazlum ve zalim aktörleri yanında daha fazla kalmamak için kendisini tramvaydan aşağı attı. Yalnız iki adımda durup kendi kendine “Bu facia ne vakit bitecek, ne vakit, ne vakit?” diyordu.”



Yukarıdaki metin ile ilgili olarak aşağıdaki soruları cevaplayınız.

a) Hangi romandan alınmış olabilir?

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na ait Sodom ve Gomore romanından alınmıştır.



b) Anlatım biçimlerinden hangisi baskın olarak kullanılmıştır? Niçin?



Öyküleyici anlatım baskın olarak kullanılmıştır.



c) Anlatıcı bakış açılarından hangisi tercih edilmiştir?

İlahi bakış açısı kullanılmıştır.



d) Yukarıdaki metinde çatışma sizce nedir?

        Esaret ve özgürlük çatışması vardır.

e) İçeriği dikkate alındığında hangi dönemde yazılmış olabilir? Bu dönem romanlarının önemli özelliklerinden dördünü yazınız.

  • Milli Edebiyat Döneminde yazılmıştır.
  • Temalar toplumsal konulardan, sorunlardan ve tarihten oluşmaktadır. Bireysel konulardan çok toplumsal meselelere ağırlık verilmiş; vatan, bağımsızlık, hürriyet, milliyetçilik gibi konular sıklıkla işlenmiştir.
  • Daha önceki dönemlerde ağırlıklı bir şekilde mekan olarak ele alınan İstanbul’un dışına çıkılmış, tüm gerçekliğiyle Anadolu mekan olarak tercih edilmiştir.
  • Belli bir kesimde sıkışmış olan kişilerin aksine toplumun bizzat içinde yaşayan, toplumsal sorunları yakından hisseden kişiler roman kahramanı olarak ön plana çıkmıştır.
  • Realizm ve natüralizm akımlarının etkisiyle sanatçılar, Anadolu’da gözlemlendikleri yerleri gerçekçi betimlemelerle okuyucuya hissettirmeye çalışmalardır. Hem bu akımların etkisi hem de toplumsal fayda gereği güçlü bir gözlem dikkat çeker.
  • Milliyetçilik akımının etkisiyle dilde sadeleşme yönünde önemli aşamaların kat edildiği bu dönemde romanların dili günlük konuşma diline yakındır.



30. Aşağıdaki romanların isimlerini içeriklerinden yola çıkarak yanlarındaki boşluklara yazınız.



Eşi ölen Adnan Bey’in, iki küçük çocuğu bulunmasına rağmen kendisinden çok daha genç olan Bihter ile ikinci bir evlilik yapmasıyla işlediği hatanın öyküsünün anlatıldığı realist bir romandır. ....................AŞK-I MEMNU......................................





Şair, mizaçlı bir genç olan Ahmet Cemil’in hayattaki iki önemli arzusu herkesçe tanınan bir şair olmak ve yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia ile evlenmektir. Lakin Lamia’nın başkası ile evlenmesi, şiirleri ile alay edildiği için şiir defterini yakması, kız kardeşinin vahim ölümü nedeni ile hayallerinden vazgeçerek İstanbul’u terk etmesi ile neticelenen bir romandır.....................MAİ VE SİYAH.......................



Birbirinden hayat ve anlayış olarak farklı olan Süreyya ve eşi Suat’ın tekdüze giden evliliğinin Suat’ın akrabalarından Necip Bey’in Suat’a aşık olması ile yasak bir aşka dönüşmesi süreci anlatılmaktadır. ......EYLÜL..





Orhun yazıtlarından bahseden ilk romandır. Rus esareti altında kalan ve esaretten kurtulan Üsteğmen Mehmet Tolun’un beraberindekiler ile birlikte Orhun Yazıtlarına yaptıkları macera dolu yolculuğu anlatır. ................................GÖNÜL HANIM............................





Bu dönemin bağımsız isimlerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın bu eserinde alafrangalık meraklISI Şöhret Bey’in yanlış batılılaşması ve Madam Pötiş ile tanıştıktan sonra sosyeteye girebilmek için içine düştüğü hazin haller anlatılır. ..........................ŞIK.......................





31. Aşağıdaki romanların isimlerini içeriklerinden yola çıkarak yanlarındaki boşluklara yazınız.



Milli mücadele sırasında tek kolu kopan ve gazi olan Ahmet Celal, M.Ali’nin porsuk çayı etrafında bulunan köye onun davetlisi olarak gitmiştir. Köy,çok fakir düşmüş bir köydür ve yanı başında olan biten savaştan habersizdir.Bir aydın olan A.Celal, köylüleri milli mücadeleye inandırmak istese de başarılı olamaz ve köylülerle çatışır. .......................YABAN.................



Ali Rıza Bey; eşi Hayriye Hanım ve çocukları Fikret, Leyla, Necla, Şevket ile mutlu bir aile hayatına sahiptir. Şevket’in evlendiği Ferhunde’nin eve girmesi ile mesut aile hayatı dağılmaya başlar. ........YAPRAK DÖKÜMÜ......











Bir milli mücadele romanıdır. İstanbul’un sosyete hayatından olan Peyami’nin anı defterinden yararlanarak oluşturulan bu romanda Peyami’nin yavaş yavaş Milli Mücadele kahramanı olmasına giden sürecin yanı sıra ailesini Yunanlıların katlettiği İzmirli bir kadın olan Ayşe’nin şehit olana kadar olan mücadelesi anlatılır. Romanın sonunda bütün bu anlatılanların Peyami’nin kafasındaki merminin yarattığı sanrılar olduğu ortaya çıkar. .............ATEŞTEN GÖMLEK...................................





32. Geleneksel Türk tiyatrosu ile modern Türk tiyatrosunu özellikleri yönüyle karşılaştırınız.



1. Modern tiyatroyu geleneksel tiyatrodan ayıran en önemli özelliklerden biri modern tiyatroda sahnenin ve dekorun olmasıdır. Ancak geleneksel tiyatroda sahne ve dekor yok denecek kadar azdır.

2. Bir diğer fark ise modern tiyatronun yazılı metinlere dayanıyor olmasıdır. Ancak karagöz, orta oyunu, meddah gibi geleneksel tiyatrolarda oyunlar yazılı metne bağlı olarak oynamaz. Geleneksel Türk tiyatrosunda doğaçlama vardır.

3. Geleneksel tiyatroda Karagöz, Hacivat, Kavuklu, Pişekar gibi belirli tipler vardır ve her oyun o tipler etrafında döner. Ancak modern tiyatroda ise çeşitli tipler ve karakterler vardır. Bu bakımdan modern tiyatro çok daha zengindir. 

4.Geleneksel tiyatro güldürüye dayanır. Bu güldürünün en önemli kaynaklarından biri de taklitlerdir. Güldürülerin dışında neredeyse oynanan oyun yoktur.Ancak modern tiyatroda taklit bu kadar yoğun değildir. Her konuda tiyatro oynanabilir. 

5.Geleneksel tiyatro halkın etrafında şekillenirken modern tiyatro ise aydın bir çevre etrafında şekillenmiştir. Bu da iki tiyatro arasındaki belirgin farklardan biridir.

6. Geleneksel tiyatro amatör olarak yapılır. Ancak modern tiyatro oyuncularının bu işi profesyonel yaptıklarını söyleyebiliriz.

8. Modern tiyatroların hazırlık aşamaları, provaları daha profesyonel bir çalışma gerektirir. Ancak gelenekselde oyun doğaçlama oynandığından herhangi bir provaya ihtiyaç duyulmaz



33. Karagöz oyunlarının bölümlerini kısaca açıklayınız.



Mukaddime: Hacivat sahneye çıkar ve izleyenleri elindeki çıngırağa benzeyen aletle selamlar.

Muhavere: Asıl oyunla ilgisi olmayan bu bölümde Karagöz ile Hacivat arasındaki yanlış anlaşılmaya dayalı bölümdür.

Fasıl: Asıl oyundur. Burada oyunların içeriğine göre perdede tasviri dekorlar bulunur.

Bitiş: Hacivat sahneye çıkar ve izleyenlere sürç-ü lisan ettiysek affola diyerek gelecek oyunun yerini ve saatini belirtir.













34. Geleneksel Türk Tiyatrosu ile ilgili aşağıda verilen tipleri  ve terimleri açıklayınız.



Karagöz: Eğitim görmemiş, cahil tiptir. Genellikle her şeyi yanlış anlar.



Hacivat: Biraz eğitimli kurnaz tiptir.



ÇELEBİ: İstanbul ağzı ile kusursuz bir Türkçe konuşur.Bazı oyunlarda zengin bir bey, bazı oyunlarda bir mirasyedi, bazı oyunlarda ise zevk düşkünü bir çapkındır.



BEBERUHİ: Altıkulaç Beberuhi lakabıyla anılır.Yaşı büyük aklı küçük saf bir tiptir. Cücedir.



MATİZ: Matiz çingenece sarhoş demektir. Matiz, sarhoş, külhanbeyi tiplerinin hepsi yaklaşık olarak aynı tiplerdir.



ZENNE: Karagöz oyunundaki bütün kadınlara genel olarak Zenne denir.



Kavuklu: Karagöz’ün karşılığıdır. Eğitimsiz ve her şeyi yanlış anlayan tiptir.



Pişekar: Hacivat’ın karşılığıdır. Kurnaz ve yarı eğitimli tiptir.



Şeyh Küşteri Meydanı: Karagöz oyununun oynatıldığı alandır.



Palanga: Orta oyununun oynatıldığı alandır.



35. Ömer Efendi; elinde bastonu, omzunda mendili ile kahvede bir grup izleyiciye taklit yeteneğini kullanarak şu diyaloğu canlandırmaktadır:

 ─ Gumandan seni imtihan edecez, dedi. Hartayı masa- nın üstüne yaydı.

─ Bu ne ki, dedi.

 ─ Hartadır beğem.

─ Ya şu gördüğün uzun, kızıl çızgılar ne ki, dedi.

 ─ Huduttur beğem, dedim.

─ Ya şurası nire, dedi.

─ Paris’tir, dedim.

 ─ İstanbul’dan Paris’e ne kadar vakitte geden, dedi.

 ─ Eşeğinen dört saatte varırık, dedim.



Yukarıdaki parça Geleneksel Türk Tiyatrolarının hangisinden alınmış olabilir? Bu türün özellikleri nedir?



Meddah oyunundan alınmıştır. Bu türde:

*Metin yoktur, doğaçlamadır.

*Tek kişiliktir.

*Anlatıcının dekora ihtiyacı yoktur.

*Anlatıcının omzunda peşkir elinde bastonu vardır.

*Ağız taklitlerine dayalı anlatım vardır. Halk hikayeleri anlatılabilir.















36. Bir akşamüstü, her üçümüz (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi Hisar) Lebonda oturmuş konuşmaktaydık. Bir aralık Abdülhak Şinasi’nin Galatasaray Lisesinde okuyan küçük kardeşi bir şey almak için pastaneden içeri girmişti ve bizim önümüzden selam vererek geçerken ağabeyi ona: “Geliniz, sizi Süleyman Nazif Beyefendi’ye takdim edeyim.” demişti. Bunun üzerine üstat şaşkın bir adam tavrıyla Abdülhak Şinasi’ye dönüp şu sözü söylemişti: “Azizim Şinasi Bey! Sizin ağzınızdan hiç ‘sen’ hitabı çıktığı vaki değil midir? Görüyorum, küçük kardeşinize bile siz diye hitap ediyorsunuz.” Biraz durduktan sonra gülerek ilave etmişti:“ Kuzum! Siz Paris’te bulunduğunuz zaman Sen Nehri'ne de Siz Nehri mi dersiniz?”



Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız:



a) Metnin türü nedir? Bu metnin öne çıkan dört özelliğini belirtiniz.



Anı türünden alınmıştır. Bu metinlerde:

  1. *Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
  2. İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır
  3. Tarihsel gerçeklerin öğrenilmesine katkı yaptığı için tarihçilere ışık tutar.
  4. Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
  5. Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.



b) Hangi tür bakış açısı kullanılmıştır?

Kahraman bakış açısı kullanılmıştır.



c) Metinde öne çıkarılan düşünce ve vurgulanmak istenen mesaj hangisidr?

Abdülhak Şinasi Hisar’ın üslubundaki naiflik ve incelik vurgulanmak istenmiştir.















































37. I. Annem Varnalı olduğundan bir aralık doğduğu yeri görmek istedi. Dayımız Ahmet Ağa zaten sık sık ticaret için İstanbul’a gelir giderdi. Bizde kalırdı. Babam; annemi, ağabeyimi, beni dayımın yanına katarak Varna’ya gönderdi. O zaman ben yedi yaşındaymışım. Kırk gün kadar Varna’yı, bağlarını gezdikten sonra yine dayımızla birlikte İstanbul’a döndük.



II. 17 Nisan Cuma, 1953

Baktım çocuklar uçurtma uçuruyor. Her yıl ilkyaz aylarında uçurtmayı gördüm mü, bir üzüntü duyarım içimde, ağlamaklı olurum. Ben uçurtma uçurmadım ki! Çocukluğumda pek isterdim, o renk renk kâğıtlardan yapılmış uçurtmaların havalanmasına içimi çekerek bakardım. Annem bakmazdı benim uçurtma uçurmama…



Yukarıdaki metinler hangi öğretici metinlere örnek olabilir? Bu iki türün arasındaki farkları belirtiniz.



1.Metin anılara 2. Metin günlüklere örnektir. Bu iki tür arasındaki farklar şunlardır:



– Anılar yaşanılanlar üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra kaleme alınırken günlükler aynı gününün içerisinde yazılır.

– Anılar olayların üzerinden zaman geçtikten sonra yazıldığı için günlüklere göre daha nesneldir.

– Günlükler anılara göre daha içe dönük olarak yazılmaktadır.

– Günlüklerde kişisel yaşantılar ön plandayken anılarda başkalarının hayatları ile ilgili detaylara daha fazla girilir.



38. Akıllı telefon, tablet gibi teknolojik cihazlar günümüzde iyiden iyiye yer ediniyor. Çok yakında hastalara acil müdahale için "Ayaklı Cankurtaran" uygulaması geliyor. "Ayaklı Cankurtaran", acil hastaların yerini harita üzerinden sesli uyarı mesajıyla saptamada oldukça etkili bir uygulama. Bu uygulamayla ilk yardım çalışanları ile ilk yardım sertifikasına sahip gönüllüler hastalara bulundukları yerde anında müdahale edebilecek.



Yukarıdaki haber metnini 5n 1 k yöntemine göre değerlendiriniz.



Niçin: Hastalara acil müdahale için

Nasıl: harita üzerinden sesli uyarı mesajıyla

Ne: Ayaklı Cankurtaran

Ne zaman: günümüzde

Nerede:Bulundukları Yerde

Kim: ilk yardım çalışanları ile ilk yardım sertifikasına sahip gönüllüler























39. Haber yazıları ile ilgili aşağıdaki terimleri açıklayınız.



Tekzip:Yalanlama. Yanlış bir haberin doğrusunun belirtilmesi ya da ilgili haber yazısının yalan, yanlış olduğunun açıklanmasıdır.



Dekroşe: Yan sütunlara taşan yazı, başlık ya da resim.



Sürmanşet: Gazetelerin birinci sayfasındaki logonun üzerinde kullanılan başlık.



Muhabir: Basın ve yayın organlarına haber toplayan, bildiren veya yazan kimse.



Asparagas (Şişirme Haber): Uydurma, gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber.



Enformasyon: Haber alma, haber verme, haberleşme.



Manipülasyon: 1-Yönlendirme. 2- Seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme.



Spot : Haber metninden daha büyük harfli puntolarla dizilen, başlıktan sonra yer alan haber ayrıntısı.



Tiraj: Baskı sayısı.



Manşet: Gazetelerin ilk sayfasına iri puntolarla konulan başlık.




































40. Aşağıdaki boşlukları uygun şekilde doldurunuz.



a) İnsanlara güvenerek mutlu oluğunu söylüyordu.



Yüklemin yerine göre :  Kurallı  

Anlamına göre: Olumlu.

Yüklemin türüne göre: Fiil.    

Yapısına göre: Girişik Birleşik





b) Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış.



Yüklemin yerine göre :  Kurallı

Anlamına göre: Olumsuz

Yüklemin türüne göre: Fiil

 Yapısına göre: Sıralı



c) Okul konusunda ne beni ne de öğretmenini dinliyor.



Yüklemin yerine göre : Kurallı  

Anlamına göre:Biçimce Olumlu Anlamca Olumsuz

Yüklemin türüne göre: Fiil.   

Yapısına göre: Basit



d) Bir adım kala tanışılır acıların en büyüğüyle



Yüklemin yerine göre : Devrik

  Anlamına göre: .Olumlu

Yüklemin türüne göre: Fiil   

Yapısına göre:Basit



e)  Bazı araştırmacılar Seyahatname’yi bir hatırat olarak da görmüşlerdir



Yüklemin yerine göre : Kurallı

 Anlamına göre: .Olumlu

Yüklemin türüne göre: Fiil   

Yapısına göre:Girişik Birleşik



f) Ömrümde kaç kitap okuduğumu bilmiyorum fakat yüz kadarı içimde yaşar



Yüklemin yerine göre : Kurallı

 Anlamına göre: .Olumlu

Yüklemin türüne göre: Fiil   

Yapısına göre:Bağlı



g) Kendi binası içinde ilk tiyatro eserinin sahnelenmesi 1842 tarihindedir



Yüklemin yerine göre : Kurallı

 Anlamına göre: .Olumlu

Yüklemin türüne göre: İsim

Yapısına göre:Girişik Birleşik



h) Lepides: “Bana eksiksiz bir dil verin, size kusursuz bir millet oluşturayım.” der.



Yüklemin yerine göre : Kurallı

 Anlamına göre: .Olumlu

Yüklemin türüne göre: Fiil

Yapısına göre: İç İçe Birleşik C.



41. Birkaç ciltle sınırlı sözcükler ve gramerler asla bir dilin kendisi değildir. Sözlükler, bir dilin bütün kelimelerini içine alsa bile sonuçta bir kelimeler listesinden ibarettir. Gramerler ise bir kurallar sıralamasıdır. Bir gramerdeki söz dizimi kurallarını sayısız örneklerle zenginleştirebiliriz. İşte dil bu sayısız örneğin evrenidir.



Yukarıdaki paragrafta geçen sıfat tamlamalarını bulunuz.





42. (I) Selçuklular, dünya tarihinde önemli bir rol üstlenmiştir. (II) İslam âlemini yeniden toplayıp canlandırmışlardır. (III) Batı’nın saldırılarını engelleyerek İslam ve Türk medeniyetini korumuşlardır. (IV) Anadolu’yu bize ebedî vatan yapan onlardır. (V) Bu son işi, kahraman Süleyman Şah başarmıştır.



Yukarıdaki cümlelerde geçen isim ve sıfat tamlamalarını belirtiniz.



Dünya Tarihi: Belirtisiz İsim Tamlaması



Önemli Bir Rol: Sıfat Tamlaması



İslam alemi : Belirtisiz İsim Tamlaması



Batı’nın Saldırıları: Belirtili İsim Tamlaması



İslam ve Türk Medeniyeti: Tamlananı Ortak Belirtisiz İsim Taml.



Bu son iş: Sıfat Tamlaması



Kahraman Süleyman Şah: Sıfat Tamlaması





43. Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memâlik adlı meşhur eserinde  bir dörtlüğünü kaydettiği türkü şöyledir:



"Deniz üstünde yürürüz

 Öcümüz komaz alırız

Düşmanı arar buluruz

Bize Hayreddinli derler"

Barbaros’a bağlı, Akdeniz’deki büyük zaferlere iştirak eden Türk denizcilerinin ruhunu bu dizeler ne güzel dile getiriyor



Yukarıdaki metinde geçen isim tamlamalarını ve türlerini yazınız.



Seydi Ali Reis’in Mir’atü’l-Memâlik adlı meşhur eseri: Arasına söz öbeği girmiş belirtili İsim Tamlaması



Deniz Üstü: Belirtisiz İsim Tamlaması



Türk denizcilerinin ruhunu: Zincirleme İsim Tamlaması







44. “Umutlar bütün bütüne yitirilmiş değil onun öykülerinde fakat küçük, sönük ışıklar körüklenmedikçe alevlenmeyecek kıvılcımlar olarak kalıyor”



Yukarıdaki metinde geçen fiilimsileri ve türlerini belirtiniz.



körüklenmedikçe :Zarf Fiil

alevlenmeyecek :Sıfat Fiil

olarak :Zarf fiil



45. Aşağıdaki cümlelerdeki fiilimsileri bulup türlerini yazınız.

Alışveriş merkezine girip çıkarken başkalarına yol vermek ister misiniz?

girip  zarf fiil

çıkarken zarf fiil

vermek isim fiil



Modanın bizi cezbetmesinin nedeni güzel olana duyduğumuz hayranlıktır.



Cezbetmesinin :isim fiil      olana :sıfat fiil            duyduğumuz: sıfat fiil



Mutluluğu arayıp bulmak gerçekten de zordur.

Arayıp :zarf fiil

Bulmak:isim fiil

İnsanın insana en çok benzediği çağ, çocukluk çağıdır.

Benzediği :sıfat fiil





10. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları



Post a Comment

Daha yeni Daha eski

Subscribe Us

INNER POST ADS