SU İLE İLGİLİ KOMPOZİSYON,SU İLE İLGİLİ YAZI,SU İLE İLGİLİ DENEME, SU İLE İLGİLİ SÖZLER, ÖZGÜN YAZILAR,
Mucizevi iksir: ‘Su’
Su olmadan canlı hayatı düşünülemez. Sizce her yerde gördüğümüz ve kolayca ulaşabileceğimiz sadece iki harften oluşan sihirli iksirin mucizeleri nelerdir?
Aslında hayat su ile başlamıştır. Hayat başladıktan sonra insanlar düşünerek fikirler üretmiştir. Bu fikirlerin başı nedir? Su… Sadece su…
Empodokles bütün yaşamın su, ateş, toprak ve havadan ibaret olduğunu söylemektedir. Felsefenin dört ana elementlerinin biri de sudur.
Su molekülündeki açı.
Su doğada her üç halde de ( katı, sıvı ve gaz) bulunan yegâne bileşiktir. Şuan Ağrı Dağı’nın zirvesinde katı, Marmara Denizi’nde sıvı ve gökyüzündeki bulutlarda gaz halindedir. Aklınıza bunun gibi başka bir madde geliyor mu?
Bunun sebebi iki hidrojen ve bir oksijenin bir birine bağlanma olayıdır. Eğer molekül kırık doğru değil de doğrusal olsaydı su bizim için önemsiz bir bileşik olacaktı. Örneğin suyu çözücü olarak kullanamayacaktık. Su bu kırık doğru şeklindeki geometrisi ile polar(kutuplu) bir yapıya sahiptir. Bunun sayesinde doğada birçok maddeyi çözebilecek hale gelmektedir. Vücudumuzdaki kan, besinleri alıp hücrelerimize kadar götürür. Hücrelerimiz bu çözünmüş haldeki besin monomerleri ile enerji üretir veya protein sentezler. Böylece hayat bulmuş oluruz.
Suyun katı haldeki öz kütlesi sıvı haldeki öz kütlesinden küçüktür. Sizce bu özellik canlı yaşamına nasıl etki eder?
Buzun altında avını gözleyen kutup ayısı.
Dünyanın dörtte üçü sudur. Ayrıca karalarda da göller, akarsular bulunmaktadır. Dünyadaki yaşam kaynağı olan oksijenin büyük bir kısmını suda yaşayan fotosentez yapan canlılar üretmektedir. Şimdi düşünün. Buzun öz kütlesi sıvı haldeki sudan büyük olsaydı su, dipten donmaya başlardı ve yüzeye kadar ulaşırdı. Hava ne kadar ısınsa da o buz erimeyecekti. Ardından su altında yaşayan binlerce tür canlılığını kaybedecekti. Bu sadece su canlılarını etkilemez, karadaki tüm hayatı sonlandırırdı. Suyun bu öz kütle özelliği sadece bu değildir. Suyun yüzeyi donduğunda soğuğun aşağıya geçmesi engellenir ve buz altında kalan su +4 oC de kalarak hayati fonksiyonların devamı sağlanır. Kutuplarda yaşayan kutup ayıları ve foklar ince buz tabakalarını kırar. Balık yakalayarak canlılığını sürdürebilmesi için besin elde etmiş olur.
Bilinen bütün sıvılar içerisinde en yüksek yüzey gerilimine sahip olan sıvı sudur. Sizce bu özellik neler sağlar?
Bulutlarda milyonlarca su molekülü gaz halinde bulunmaktadır. Eğer suyun bu yüksek yüzey gerilimi olmasaydı bu moleküller bir araya gelerek yağmur damlalarını oluşturamayacaktı. Yeterli ağırlığa ulaşamayan su damlacıkları yeryüzüne gelmeyecek ve dünya kuraklık yaşayacaktı. Su moleküllerinin bir araya gelmesindeki etki sadece yüzey gerilimi değil ayrıca hidrojen bağları da önemli bir etkidir.
Su molekülündeki hidrojen bağları.
Hidrojen bağı; azot, oksijen ve flor elementlerinin hidrojenle bağlanmaları sonucu ortaya çıkar. Bunun sebebi bu elementlerin yüksek elektronegatiflikleridir.
Birbirine komşu moleküllerdeki oksijen ve hidrojenler elektrostatik etkileşimlerle birbirlerini çeker. Böylece su yüksek kaynama noktasına sahip olur.
Hidrojen bağları olmasaydı suyun kaynama sıcaklığı bildiğimiz değerden çok daha küçük olacaktı. Sizce bu özellik neleri değiştirirdi?
Hidrojen bağlarının kaynama noktasına etkisi.
Su olmadan canlı hayatı düşünülemez. Sizce her yerde gördüğümüz ve kolayca ulaşabileceğimiz sadece iki harften oluşan sihirli iksirin mucizeleri nelerdir?
Aslında hayat su ile başlamıştır. Hayat başladıktan sonra insanlar düşünerek fikirler üretmiştir. Bu fikirlerin başı nedir? Su… Sadece su…
Empodokles bütün yaşamın su, ateş, toprak ve havadan ibaret olduğunu söylemektedir. Felsefenin dört ana elementlerinin biri de sudur.
Su molekülündeki açı.
Su doğada her üç halde de ( katı, sıvı ve gaz) bulunan yegâne bileşiktir. Şuan Ağrı Dağı’nın zirvesinde katı, Marmara Denizi’nde sıvı ve gökyüzündeki bulutlarda gaz halindedir. Aklınıza bunun gibi başka bir madde geliyor mu?
Bunun sebebi iki hidrojen ve bir oksijenin bir birine bağlanma olayıdır. Eğer molekül kırık doğru değil de doğrusal olsaydı su bizim için önemsiz bir bileşik olacaktı. Örneğin suyu çözücü olarak kullanamayacaktık. Su bu kırık doğru şeklindeki geometrisi ile polar(kutuplu) bir yapıya sahiptir. Bunun sayesinde doğada birçok maddeyi çözebilecek hale gelmektedir. Vücudumuzdaki kan, besinleri alıp hücrelerimize kadar götürür. Hücrelerimiz bu çözünmüş haldeki besin monomerleri ile enerji üretir veya protein sentezler. Böylece hayat bulmuş oluruz.
Suyun katı haldeki öz kütlesi sıvı haldeki öz kütlesinden küçüktür. Sizce bu özellik canlı yaşamına nasıl etki eder?
Buzun altında avını gözleyen kutup ayısı.
Dünyanın dörtte üçü sudur. Ayrıca karalarda da göller, akarsular bulunmaktadır. Dünyadaki yaşam kaynağı olan oksijenin büyük bir kısmını suda yaşayan fotosentez yapan canlılar üretmektedir. Şimdi düşünün. Buzun öz kütlesi sıvı haldeki sudan büyük olsaydı su, dipten donmaya başlardı ve yüzeye kadar ulaşırdı. Hava ne kadar ısınsa da o buz erimeyecekti. Ardından su altında yaşayan binlerce tür canlılığını kaybedecekti. Bu sadece su canlılarını etkilemez, karadaki tüm hayatı sonlandırırdı. Suyun bu öz kütle özelliği sadece bu değildir. Suyun yüzeyi donduğunda soğuğun aşağıya geçmesi engellenir ve buz altında kalan su +4 oC de kalarak hayati fonksiyonların devamı sağlanır. Kutuplarda yaşayan kutup ayıları ve foklar ince buz tabakalarını kırar. Balık yakalayarak canlılığını sürdürebilmesi için besin elde etmiş olur.
Bilinen bütün sıvılar içerisinde en yüksek yüzey gerilimine sahip olan sıvı sudur. Sizce bu özellik neler sağlar?
Bulutlarda milyonlarca su molekülü gaz halinde bulunmaktadır. Eğer suyun bu yüksek yüzey gerilimi olmasaydı bu moleküller bir araya gelerek yağmur damlalarını oluşturamayacaktı. Yeterli ağırlığa ulaşamayan su damlacıkları yeryüzüne gelmeyecek ve dünya kuraklık yaşayacaktı. Su moleküllerinin bir araya gelmesindeki etki sadece yüzey gerilimi değil ayrıca hidrojen bağları da önemli bir etkidir.
Su molekülündeki hidrojen bağları.
Hidrojen bağı; azot, oksijen ve flor elementlerinin hidrojenle bağlanmaları sonucu ortaya çıkar. Bunun sebebi bu elementlerin yüksek elektronegatiflikleridir.
Birbirine komşu moleküllerdeki oksijen ve hidrojenler elektrostatik etkileşimlerle birbirlerini çeker. Böylece su yüksek kaynama noktasına sahip olur.
Hidrojen bağları olmasaydı suyun kaynama sıcaklığı bildiğimiz değerden çok daha küçük olacaktı. Sizce bu özellik neleri değiştirirdi?
Hidrojen bağlarının kaynama noktasına etkisi.
Oksijen ile aynı grupta olan kükürt, selenyum ve tellürün hidrojenli bileşiklerinin kaynama noktaları aşağıdaki grafikte verilmiştir. Burada ters giden bir şey var. Suyun kaynama noktası verilen grafikte sıfırın altında olması beklenirdi. Fakat su, bir atmosfer basınç altında 100 oC de kaynamaktadır. Bunun sebebi hidrojen bağlarıdır. Su yüksek sıcaklıkta molekülleri düzenini kaybeder ve gaz haline geçer.
Eğer su 100 oC de kaynamasaydı da yukarıda verilen tahmini değerde kaynasaydı canlı yaşamı olmazdı. İnsanların ortalama vücut sıcaklığı 35-36 oC dir. Su bu sıcaklıklarda sıvı halde olmayacaktı ve kanımızdaki su buharlaşıp uçacaktı.
Ayrıca hidrojen bağları sayesinde su metrelerce yüksek olan ağaçların en üst yapraklarına kadar çıkmaktadır. California bölgesinde yetişen Sekoya ağaçlarının boyları yaklaşık 120 m kadardır. Su yer çekimine karşı koyarak 120 m yukarı zorlanmadan çıkabilmektedir. Böylece köklerden alınan mineral ve su sayesinde fotosentez yapar. Oksijen üreterek canlı yaşamına katkıda bulunur.
Saf suyun elektrik iletkenliği yok denilecek kadar azdır. Eğer su elektriği iletseydi neler olurdu?
Su metaller gibi üzerinde serbest elektronlar içermez. Bu yüzden elektriği iletmez. Suyun elektriği iletmesi için içerisinde iyon bulunması gerekir. Su kendi içinde iyonlaşır fakat standart şartlarda 180 milyon kg su sadece 18 kg’mı kadar iyonlaşır. Bu da çok küçük bir iyon yüzdesine sahip olması demektir. Bunun sonucunda elektrik iletkenliği sıfır denilecek kadar azdır. Bildiğiniz gibi havada nem bulunur. Yağmur yağarken arada yıldırım düşer, şimşek çakar. Bunların hepsi elektriksel olaydır. Bir yıldırımda ki bu güçlü elektriği havadaki nem iletseydi o civarda herkes yüksek volta maruz kalırdı.
Atmosferde su olmasaydı neler olurdu?
Yapılan hesaplara göre atmosferde su bulunmaması halinde yeryüzünün bugünkü ortalama sıcaklığının 15°C azalarak 0°C’ye düşeceği tespit edilmiştir. Nitekim havadaki nemliliğin çok düşük olduğu çöl bölgelerinde sıcaklık gündüzleri 65°C dolaylarına çıkmakta, geceleri ise donma derecesinin altına düşmektedir. Normal şartlar altında ise atmosferdeki su buharı yeryüzü ısısının ancak % 20 sinin radyasyon ile doğrudan kaybına izin vermektedir.
Doğa yeniden su üretemez. Geri dönüşen su milyonlarca yıl önceki suyun aynısıdır. Su sadece döngü halinde hayatımıza hayat katar. Bu mucize iksirin önemini bilelim ve ona sahip çıkalım.
Eğer su 100 oC de kaynamasaydı da yukarıda verilen tahmini değerde kaynasaydı canlı yaşamı olmazdı. İnsanların ortalama vücut sıcaklığı 35-36 oC dir. Su bu sıcaklıklarda sıvı halde olmayacaktı ve kanımızdaki su buharlaşıp uçacaktı.
Ayrıca hidrojen bağları sayesinde su metrelerce yüksek olan ağaçların en üst yapraklarına kadar çıkmaktadır. California bölgesinde yetişen Sekoya ağaçlarının boyları yaklaşık 120 m kadardır. Su yer çekimine karşı koyarak 120 m yukarı zorlanmadan çıkabilmektedir. Böylece köklerden alınan mineral ve su sayesinde fotosentez yapar. Oksijen üreterek canlı yaşamına katkıda bulunur.
Saf suyun elektrik iletkenliği yok denilecek kadar azdır. Eğer su elektriği iletseydi neler olurdu?
Su metaller gibi üzerinde serbest elektronlar içermez. Bu yüzden elektriği iletmez. Suyun elektriği iletmesi için içerisinde iyon bulunması gerekir. Su kendi içinde iyonlaşır fakat standart şartlarda 180 milyon kg su sadece 18 kg’mı kadar iyonlaşır. Bu da çok küçük bir iyon yüzdesine sahip olması demektir. Bunun sonucunda elektrik iletkenliği sıfır denilecek kadar azdır. Bildiğiniz gibi havada nem bulunur. Yağmur yağarken arada yıldırım düşer, şimşek çakar. Bunların hepsi elektriksel olaydır. Bir yıldırımda ki bu güçlü elektriği havadaki nem iletseydi o civarda herkes yüksek volta maruz kalırdı.
Atmosferde su olmasaydı neler olurdu?
Yapılan hesaplara göre atmosferde su bulunmaması halinde yeryüzünün bugünkü ortalama sıcaklığının 15°C azalarak 0°C’ye düşeceği tespit edilmiştir. Nitekim havadaki nemliliğin çok düşük olduğu çöl bölgelerinde sıcaklık gündüzleri 65°C dolaylarına çıkmakta, geceleri ise donma derecesinin altına düşmektedir. Normal şartlar altında ise atmosferdeki su buharı yeryüzü ısısının ancak % 20 sinin radyasyon ile doğrudan kaybına izin vermektedir.
Doğa yeniden su üretemez. Geri dönüşen su milyonlarca yıl önceki suyun aynısıdır. Su sadece döngü halinde hayatımıza hayat katar. Bu mucize iksirin önemini bilelim ve ona sahip çıkalım.
SAMET GÜNER
Yorum Gönder