ÖĞRETMENLER GÜNÜ İLE İLGİLİ YAZI, ÖĞRETMENLER GÜNÜ İLE İLGİLİ KOMPOZİSYON, ÖĞRETMENLER GÜNÜ YAZISI, ÖĞRETMENLER GÜNÜ BİR ANI, ÖZGÜN YAZILAR,
ÖĞRETMENİM…
Yaşamak, bir şeyi değiştirebileceğine inanmaktan geçer. Karanlıkta ne kadar yaşayabilirsiniz ? Kaç gün ? Kaç saat ? Kaç dakika ? Ölmek; inanmayı bırakıp kendini değiştirmenle eş değer. Kim ışık tutabilir karanlığınıza ?
Buz gibi bir soğuk, vücudumu ayaza çaldığı bir sabahtı. Köyün tozlu yollarını aşındıran otobüsümüzün umutlarını taşıdığını bilmeyen köylülerin sıradan bakışlarıyla bir hayli yavaş ilerliyorduk. Çocuksu düşlerim yine toplanmışlardı. Gökyüzünün o parlak mavi renginin üzerine gri gri boyanmış bulutları seyrediyordum. Bir yandan da benzetmeler yapıyordum. Sonra birden mektep denilen yuvaya geldiğimi fark ettim. Girişteki yarı kırık merdivenlerden tanıdık bir surat bana bakıyordu sanki. Zavallı bizler; olur da biri buz tutmuş elimizden tutar avuntularıyla eli boş, gönlü buruk yürüdük…
İşte yine sıradan bir sabahtı. Ne güneşin rengi farklıydı ne de dünyanın. Yaş farkı gözetmeksizin doluştuğumuz sınıfa garip biri girmişti. Uzun saçları vardı ama pantolon giyiyordu. Kadın mıydı? Yoksa erkek miydi? Burada kadınlar hep şalvar giyerdi. O da neydi? Bu nasıl bir erkekti topuklu ayakkabı giyiyordu. Çok küçüktüm, hem de cahil… Meğer köyümüze yeni gelen öğretmenmiş. Çok utanmıştım. O bize bir sürü şey öğretecek hayatımıza yön verecekti. bu şekilde düşünürken ürperdiğimi de hissetmemiş değildim. Zaten baştan beri merak ve korkuydu sınıfta beni karşılayan.
Soğuktan yarık yarık olmuş ellerimi ilk tuttuğunda, kararmış yanaklarımı ilk öptüğünde, omzuma ilk dokunduğunda anladım öğretmenlik ne yüce! Keçeye dönüşmüş saçlarımı acıtmadan taradığında, anladım güvenilir olduğunu.
Hatırlar mısın öğretmenim? Bir keresinde yıldızları anlatmıştın. Hem çok uzak hem de çok yakın demiştin. Ne garip gelmişti. Ateşin suya düşmesi ve büyük bir yangın olması gibi bir şeydi. Senin anlattıklarında büyüdüm. Epey bir yıl bizimle eskidin küçük köyümüzde. Bizleri hep iyi yerlerde görmek istiyordun. Sen her gün derdin ya günbatımında, yarın yeni umutlar doğacak diye. Ve çalardı radyomuzda senli türküler. Sonra da başın dik tebessüm etmeyi öğütlerdin. Durum böyleyken yapılacak tek şey o ardı ardına sıralanan kelimeleri dinlemekti. Dinlemekle kalmadım, aklıma mıh gibi kazıdım. Öğretmen olacaktım! İçinde binlerce umudunun filizlendiği bir bağda bağban olacaktım. Sahralara can dağıtan bir nehir ...
Öğretmenim? Okulda yaptığın ilk konuşmada “ Bugünü düşünüyorsan tohum ek. Yarını düşünüyorsan ağaç dik. 100 yılı düşünüyorsan öğretmen yetiştir. “ demiştin. Bende bu kadar asil ve gurur verici, sevecen, umut dolu, bir şeyler öğretme mutluluğu yaşamak istiyorum. Öğretmen olabilir miyim? Bir harf için kırk yıl köle olunuyormuş, yıllarda kölen olmaya razı talebenim. Sadece 24 Kasımlarda, senede bir gün değil, her saniyede ağzından çıkacak tek bir kelimeyi anında yapacak olan kölenim. Öğretmenim!
Ben de öğretmen olabilir miyim ?
GÜLBESTE ESEBAŞ
Yorum Gönder