ads

İSTANBUL'UN FETHİNİN YIL DÖNÜMÜ  İLE İLGİLİ KOMPOZİSYON,İSTANBUL'UN FETHİNİN YIL DÖNÜMÜ  İLE İLGİLİ YAZI,İSTANBUL'UN FETHİNİN YIL DÖNÜMÜ  İLE İLGİLİ DENEME, ÖZGÜN YAZILAR,   

SOYUT KALEMİN SOMUT ŞİİRLERİ
      Yaz kâtip! Yaz! Kalemin biz, kitabın biz, kaderin de biz. İyi yaz! Yaz!  Azgın denizlerin hırçın suyu,ölmüş şehitlerin yaşayan ruhu,onların azimleri,imanı sarmış bütün yurdu,bir ordu,durmadan yürüyor şehadet şerbetinin damladığı yolu.Kılıcıdır, mızrağıdır onların bütün gururu,onuru. Ve hep bir ağızdan haykırır fetih yolunda can veren şehitler. Allahuekber...
      Yaz Fatih'in torunu! Yaz! Kâtip sen, kalem sen, kitap sen.Yaz kaderini, anlat hikayeni. Yıllar öncesinde aralanmıştı bu kapı bizlere. Adım adım aralanan bu kapı adeta bir tarihi çekmiştir içine. O tarih ki; Kalemini ordusundan,mürekkebini kızıl kanından, kağıdını ise ayak bastığı ve üstüne onlarcasını ekleyeceğine  yemin ettiği toprağından almıştır. Bir kıvılcım düşmüştü yüzyıllar öncesinde şehadetşerbetimize, şerbet kaynamışşkanımıza eklemiş,içmişiz.Kıvılcım büyümüş,alevlenmiş,parlamış ve
yanmışız. Biz ki;
      Cihanın yarısı gök
      Önünde şehit şehit durmuşuz,
      Cihanın yarısı İstanbul
      Almışız.
      Bu tarih,bu gençlik,bu inanış,bu diriliş,pembe bir çölün sonsuz coşkusu içinde salınarak yürüyen bir devenin yavaşlığıyla ağır ağır ilerleyişin hayali ve temelidir. Tek yürek,tek beden ama bin zaferdir. Unutma Fatih'in torunu; Nehrin kenarındaki taşları delen suyun kuvveti değil sürekliliğidir.
     
      Beni bende demen bende değilim
      Bir ben vardır bende benden içeri
      Tasavvuf aşkıyla yanan Yunus Emre ne de güzel kaleme almıştır. Lugatından ince ince seçmiş, yazmıştır Osmanlı'nın fetih ruhunu aheste aheste. Ancak tasavvuf yoluna baş koymuş bir ozan okuyup üfler ve işlerdi bizim hikayemizi. Bu dizeler özetlerdi bizim bir zaferde bin yüreğin; bin yürekte bir dileğin mevcudiyetini.
      Bir biz vardır bizde bizden içeri.Derinlere inildikçe nidalarla yükselen tekbir sesleri. Toprağına işlemiş şehitlerin ayak izleri. Ve tarihin tozlu sayfalarında parlayan zafer tarihleri.
    
      Cehennnemde olsa göğsümüzde söndürürüz,bu yol ki hak yoludur dönmek bilmez yürürüz. Geceleri tepemizde zifiri karanlığa ışık tutan ay yıldız,aklımızda uğruna kan döktüğümüz vatan toprağı. Elimizde kâfir kanına bulanan şanlı şehit asker kılıcı. Aklımızda,yüreğimizde vatanın iman dolu gizli sandığı.
    
      Bir şairin kalemiyle Osmanlı ortaya varını koydu,yoğunu koydu,canını koydu,hiçini koydu,kefenini,istikbâlini,istiklâlini koydu. Koydu. Koydu ve sıçramış sel gibi şahlandı Rumeli sırtlarında ordu. Cihanın şahperi oydu. Onlar hem yolun başı hemde sonu!
    



      Bir ressamın tualinde ise beyaza benzer bu tarih. Yalın görünen ancak içinde cihanın bütün tonlarını,bütün erdemlerinitaşıyan. Öyle heybetli öyle vakur. Kasıp kavurur,yıkıp savurur.Her fırça izinde bir fatih doğar her damlada taşın altına elini bir fatih daha koyar. Bir tarih daha başlar. Kısaca beyaz hepsidir her şeyin,görünüşü yalın anlamı yoğundur.
      Bir gençlik geçti burdan,bir tarih bıraktı izlerini bizlere miras olarak. Yüzyıllarca
bitmeyen direniş,yüz yıllarca süren saltanat, yüz yıllara okunan meydan. Hey! Bir gençlik geçti,biz geçtik.Bir yıldız kaydı sonsuzluktan.
      Alevlerin harmanladığı rüzgar eşliğinde ya da rüzgarın savurduğu alevlerin içinde kahramanca vuruşan,buram buram ölüm kokan cephelerde kıran kırana savaşan,
usanmadan ileriye daha da ileriye koşan gençlik için;
      Uçuşur döner durur hâla güzelliğin hayaletleri
      Tekinsiz kılar onurlarıyla öldükleri yerleri.

      Saatlerce ve saatlerce
      Bundan büyük bir lütuf bilinemez   
      Bunun son dakikaları olduğu bilinciyle
      Bir dua daha büyük bir şevkle söylenemez!
      Biz bir tarih olarak biliyorduk,biliyoruz ki bizim kudretimizin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz. Biz bilincindeydik ki; Ya biz Konstantiniye'yi alacaktık ya da Konstantiniye bizi.

      Biz güneşle doğup güneşle battık,imanla yatıp imanla kalktık. Patlamaların vuku bulduğu cephelerde çığlıklarla uyandık. Aç yattık, aç sabahladık,ayağımızda eşi olmayan çarık,canımızı dişimize,dişimizi tırnağımıza,tırnağımızı Konstantiniye'ye taktık. Acımızı iplik iplik doladık ve mahiyyet içinde bir sabah ansızın Konstantiniye Hanedanlığını İmparatorluğumuza kattık.

      Düşündük yarını,düşürmedik gardımızı,aştık güneş görmemiş duvarları,yüzü gülmemiş,kibir bağlamış surları. Biz bu ateşin hem ateşi hem külüyüz. Bizim baykuştan pervamız yoktur biz şahinler sürüsüyüz. Fatih yolu bilen,yola giden ve yolu gösterendir.

      Bir Fatih der ki; İmkanın sınırı görmek için imkansızı denemek lazım gelir. Imkansızı tükettiğinde imkansız gibi gözükse de kalan gerçektir. Biz imkansızı gerçek bildik onu aldık tarihimize,beraber yürüdük karada gemilerimizle.Yaşlımızla,gencimizle.
Canımız ve cananımız ile. Alnımızın akı ve teri ile. Biz yolu bildik,yolu gittik ve yolumuzu çizdik. Tarih yok olanları yazmaz ey kâtip! Biz yok olmanın eşiğinde var olduk ve var olan da zaten bizdik.

      Biz soyut kalemin somut şiirleriyiz. Hey! Duy sesimizi Konstantiniye;


                                                             Biz Cihan Fatihiyiz! Biz İstanbul Varisiyiz!
Ezgi Kargaoğlu


Post a Comment

Daha yeni Daha eski

Subscribe Us

INNER POST ADS