İSTİKLAL MARŞI İLE İLGİLİ KOMPOZİSYON, İSTİKLAL MARŞI İLE ALAKALI KOMPOZİSYON, İSTİKLAL MARŞI KONULU KOMPOZİSYON, ÖZGÜN YAZILAR, MAKALELERİMİZ,
BİR DİLEĞİN VARDI SENİN…
Şiir bir ruh heyecanı, bir yürek yangını ve bir göz yaşıdır; göz yaşları
da aslında kelimelere baş kaldırmış saf şiir demektir…Şiirler tıpkı yakarışlar
gibi insanın iç dünyasındaki iniş-çıkışları, hüzün ve mutluluk hallerini dile
getirir ve seslerin oluşturduğu o müthiş armonide eğer okuduğumuz gerçekten
gerçek bir şiirse bizi iliklerimize kadar ürpertir…Tıpkı ıpıssız bir gecenin
karanlığında gizemli bir ormana düşmüş bir seyyah gibi her ses ve görüntüde irkiliriz
gerçek şiiri okurken…
Aslında şiir bir kısım şairlere ait hiç
solmayacak çiçekler ve bu çiçeklerin etrafa yaydığı mis kokulardır.Toprağı
temiz, suyu duru ve gözyaşlarıyla
ıslatılmış tohumlardan oluşan çiçeklerse hele bunlar o çiçeklerin ne kokusuna
doyulur ne de renklerine…
İşte o kokusuna doyamadığımız ve hiç
solmayacak bir çiçeğimiz de İstiklal Marşı’mız…O milletimizin arşa yükselen
eşsiz nağmesi, O her okunuşunda istiklalin önemini bize bir kere daha
hatırlatan ışık ışık, dalga dalga yayılan, insanın içini parçalayan bir
haykırış…
Bağımsızlığını kazanan her ülkenin bir
bağımsızlık marşı var elbette.Bazı ülkelerin marşlarını merak ettim ve
Türkçe’ye çevrilmiş hallerini okudum.Genelde çok dar anlamlı, ahenk sağlanmak amacıyla birbirini
tekrar eden tekerlemeyi andıran, iyi dilek ve temenni içeren sözler olduğunu gördüm bunların…Ama
bizim İstiklal Marşı’mız öyle mi? Her şeyden önce bir haykırışla başlıyor
İstiklal Marşı’mız…O ölümsüz şairi tarafından öyle bir haykırış ki dört bir
yandan çepeçevre kuşatılmış esaret nedir bilmeyen,adeta ölüm-kalım savaşı veren milletine
ruhunun en derinliklerinden kopup gelen bir haykırış bu: KORKMA!!!
’Korkma!Sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…’’
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…’’
“Korkma!” diyor milli şairimiz; çünkü bu vatan, bu bayrak için savaşacak tek
bir insan kalana dek al bayrağımız sonsuza dek dalgalanacaktır.O halde en son
askerimiz (ki hepsi askerdi milletimin) son nefesini vermeden Türk istiklalini yok
etmek,şanlı sancağı söndürmek asla mümkün değildir!
Bu
mısraları ancak ve ancak vücudunun tüm zerreleriyle derinden hisseden bir şair ;
gerçek bir şair yazar…Sanırım Mehmet Akif gibi milletinin karanlık zamanlarında
böylesine ciğeri parça parça olan az şair bulunur.O işte bu sözlerle inancını
kaybetmeye başlayan milletinin yepyeni bir heyecanla ayakta kalmasını sağlamış,
zafere olan ümitlerini yeniden yeşertmeyi bilmiştir.
İstiklâl Marşı’nı dinlerken ve okurken hep
bunları hatırlamaya çalışırım ve okul bahçesinde yapılan törenlerde bir
arkadaşımızın göndere çektiği ay-yıldızımıza bakarım.Hele de açık, güneşli bir
havada biraz da esiyorsa rüzgar bayrağımızın o masmavi gökyüzünde salına salına
yürüyüşü çok hoşuma gider.Ne mutlu ki bayrağımız artık çatık kaşlı değil,
gülüyor; çünkü gök kubbede özgürce dalgalanıyor.Mahkum olmuş kalbimizi azat
etti, O’nun bir gülüşü, bir sözü yetti özgürlük meşalemizi ateşlemeye.Onun hep
ışık saçmasını istedik, bir aşığın sevgilisinden güler yüz istemesi gibi O’nun
da milletine hep tebessüm etmesini bekledik yıllarca.Bu, bizim en doğal
hakkımız.Çünkü bağımsızlığımız ve O’nun için nice kanlar döktük…
Senin için ey gül(er) yüzlü sevgili! Kim
bilir kaç anne, kınalı kuzucuğunu senin uğrunda yitirdi, evlat diye kara taşları ak bağrına
bastı? Kim bilir kaç kız çocuğu, kaç oğul babasını bir daha koklayamadı, kim bilir kaç
sevdalı bir daha dönmeyecek yârini cepheye
gönderdi, kara sevdasına karalar bağladı
kim bilir? İşte bunun için bir daha ;
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı
hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Hep bir ağızdan dökülürken bu mısralar bir
kez daha o zor günleri hatırladım, mazinin çetin yokuşlarını tırmandım…Çekilen
onca kahır ,acı,tarifsiz ıstıraplar…O her bir halkası yürek burkan istiklal
mücadelesini düşündüm.Sonra biraz da
buruk şekilde şu soruyu sordum kendime:”Allah korusun , acaba şimdi bizler aynı
durumda olsak ne yapardık,herkes kendi derdine mi düşerdi; yoksa tıpkı
atalarımız gibi canını dişine taşarak korkmadan
varlığımızı bu vatan için armağan edebilir miydik?” Hiç tereddüt etmeden
böylesi bir durumda vazifemiz neyse
yapacağımızı , yurdumuza asla alçakları uğratmayacağımızı düşünerek rahatladım.
Mehmet Akif’imizin bir şiirindeki o dileğini seve seve yerine getireceğimizden
eminim.Şartlar ne olursa olsun…
‘’Bir dileğim var, ölürüm
isterim:
Yurduna tek düşman ayak basmasın.’’ (M.Akif ERSOY)
Yurduna tek düşman ayak basmasın.’’ (M.Akif ERSOY)
Emine
Elvan SANCAK
10-FEN SINIFI
20
.........
YanıtlaSilmükkmml
YanıtlaSilYorum Gönder