Edebiyatta Hazreti Muhammed’i (S.A.V.) övme amacıyla yazılan şiirlere naatlara örnekler
Edebiyatta Hazreti Muhammed’i (S.A.V.) övme amacıyla yazılan şiirlere naatlara örnekler
onedebiyat.net 'in değerli öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.
Her dönem olduğu gibi yeni dönemde de kitap cevepları,konu anlatımı,pdf ders notları ile sizlerin yanınızdayız..
Bu sayfamızda …Edebiyatta Hazreti Muhammed’i (S.A.V.) övme amacıyla yazılan şiirlere naatlara örnekler nelerdir? Sorusuna cevap olarak bir yazı yazacağız.
Sizde eğer aklınıza takılan-cevabını bulamadığın-merak ettiğiniz bir soru varsa mail adresinden veya sayfa altındaki yorum kısmından ulaşabilirsiniz.
İyi çalışmalar..
onedebiyet = on numara edebiyat
...…………………… …………………..
...…………………… …………………..
NAAT ÖRNEK ŞİİRLER
- NAAT-ARİF NİHAT ASYA
- NAAT -2-ARİF NİHAT ASYA
- GÜL KASİDESİ - ZAFER IŞIK
- NAAT - SEYYİT NURFETHİ ERKAN
- NAAT - İSMET ÖZEL
- NAAT-I MUHAMMEDİ- İBRAHİM SAĞIR
- KRİZ ZAMANINDA NAAT - LALE MÜLDÜR
- YAĞMUR – NURULLAH GENÇ
- GEL - OSMAN SARI
- NAT –ŞÜKRÜ KARACA
- KÂİNATIN EFENDİSİNE –MEHMET RAGIP KARCI
- SEVGİLİ-İSKENDER PALA
- GEL EY!..- PROF. DR. İSKENDER PALA
- SELAM SANA NAZLI NEBİ- DURSUN ALİ ERZİNCANLI
- SEVGİLİ- DURSUN ALİ ERZİNCANLI
- KÜÇÜK NA'T-SEZAİ KARAKOÇ
- NAAT-TURGUT UYAR
- NAAT –ZİYA PAŞA
- YANDIM YA RESULALLAH (GÖNÜL HUN OLDU) - YAMAN DEDE...
- NA'T –NABİ
- MÜSEDDES -ŞEYH GALİP
- SU KASİDESİ-FUZULİ
- EFENDİM - MUSTAFA NECATİ BURSALI
- DUY BENİ, GÖR BENİ EY YÂR- ZAFER ŞIK
- SELAM GÖTÜR- MUSTAFA NECATİ BURSALI
- EY SEVGİLİ - YASİN ONAT
- YERYÜZÜNE İNEN NUR
- YETİŞ EFENDİM- ÖMER EKİNCİ MİCİNGİRT
- EFENDİM- CEMÂL SÂFİ
- SENİN ÜSTÜNE- CEMAL SÂFİ
- NECİT ÇÖLLERİNDE-MEHMET AKİF ERSOY
- EY RESUL - SEHER ORTAÖNER
- SELAM SANA NUR-U DİLARA- HALİT ÖZDÜZEN
- YA RESULALLAH- MUSA AYDIN
- SEVDİM SENİZ - H.BASRİ CANTAY
...……………………
…………………..
01-NAAT-ARİF NİHAT ASYA
Seccaden kumlardı…
Devirlerden, diyarlardan
Gelip göklerde buluşan
Ezanların vardı.
Mescit mü’min, minber mü’min…
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere âmin…
Ne mübarek geceler dualarımız
Geri gelmeyen dualardı.
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı.
Kapına gelenler, yâ Muhammed,
-Uzaktan yakından-
Mü’min döndüler kapından.
Besmele ekmeğimizin bereketiydi
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammet ümmetiydi.
Konsun yine pervazlara, güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatihalar, Yasinler!
Şimdi seni ananlar
Anıyor ağlar gibi…
Ey yetimler yetimi,
Ey garibler garibi!
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi;
Nerde kaldın ey resûl, nerde kaldın ey nebi?
Günler ne günlerdi yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı!
Daha dünyaya gelmeden
Mü’minlerin vardı…
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,
Halîme’nin kucağında
Abdullah’ın yetimi
Âmine’nin emaneti ağlardı.
Hatice’nin goncası,
Ayşe’nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği.
Göklerin resûlüydün…
Elçi geldin, elçiler gönderdin.
Ruhunu Allah’a,
Elini ümmetine verdin.
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan
Medine’ye göçerdin.
Biz bu dünyadan nereye
Göçelim yâ Muhammed?
Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebû Leheb öldü.”diyorlar.
Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed
Ebû Cehil kıtalar dolaşıyor.
Neler duydu şu cihanda
Mevlid’ine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi,
Adına alışkın dudaklarımız!
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu ayaklarımız.
Kâbe’ne siyahlar
Yakışmamıştı yâ Muhammed
Bugünkü kadar!
Hased gururla savaşta,
Gurur Kaf dağında derebeyi…
Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği…
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi.
Vicdanlar sakat
Çıkmadan yarına,
İyilikler getir, güzellikler getir
Âdemoğullarına!
Şu gördüğün duvarlar ki,
Kimi Taif’tir, kimi Hayber’dir…
Fethedemedik, yâ Muhammed
Senelerdir…
Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi…
Bahçemde en güzel dal
Unuttu yemiş vermeyi…
Günahın kursağında,
Haramların peteği…
Bayram yaptı yabanlar;
Semâve’yi boşaltıp,
Sâre’yi dolduranlar…
Atını hendekten bir atlayışta
Aşırdı aşıranlar…
Ağlasın Yesrib,
Ağlasın Selmanlar!
Gözleri perdeleyen toprak
Yüzlere serptiğin topraktı…
Yere dökülmeyecekti ey nebi
Yabanların gözünde kalacaktı!
Konsun yine pervazlara, güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatihalar, Yasinler!
Ne oldu ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı ey yol?
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar!
Uçsuz bucaksız çöllerde
Yine izler gelenlerin,
Yollar, gideceklerindir.
Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil,
Peygamberlerindir, meleklerindir…
Örümcek ne havada
Ne suda, ne yerdeydi;
Hakk’ı görmeyen
Gözlerdeydi.
Şu kuytu cinlerin mi;
Perilerin yurdu mu?
Şu yuva ki bilinmez
Kuşları Hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?
Kuşlarını bir sabah
Medine’ye uçurdu mu?
Ey Ebrâ’da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran uyusun çöllerin
Ilık kumlarıyla örtülü!
Dinleyene hâlâ
Çöller ses verir;
Yaleyi susar,
Uğultular gelir.
Mersiye okur Uhut
Kaside söyler Bedir.
Sen de bir hac günü,
Başta Muhammed, yanında Ebû Bekir.
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü
Destan yap ey şehir!
Ebû Bekir’de nur, Osman’da nurlar…
Kureyş uluları, karşılarında
Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
Ali’nin önünde kapılar açılır;
Ali’nin önünde eğilir sular.
Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de,
Hakk’ın yiğitleri şehit olurlar.
Bir mutlu günde ki ölüm tatlıydı,
Yerde kalmazdı ruh… Kanatlıydı.
Konsun yine pervazlara, güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatihalar, Yasinler!
Vicdanlar sakat çıkmadan,
Yâ Muhammed yarına;
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel,
Âdemoğullarına!
Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itrî bestelesin tekbirini
Evliyâ okusun Kur’anlar!
Ve Kur’an’ı göz nuruyla çoğaltsın,
Kayışzâde Osmanlar.
Natını Gâlip yazsın,
Mevlid’ini Süleymanlar.
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle,
Geri gelsin Sinan’lar!
Çarpılsın hakikat niyetine,
Cenaze namazı kıldıranlar!
Gel ey Muhammed, bahardır…
Dudaklar ardında saklı,
Âminlerimiz vardır…
Hacdan döner gibi gel,
Mirac’dan iner gibi gel,
Bekliyoruz yıllardır!
Bulutlar kanat rüzgâr kanat;
Hızır kanat, Cibril kanat;
Yapraklar kanat…
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler kat kat!
Göllere dökülsün yıldızlar;
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar!
Çöl gecelerinden yanık
Türküler yapan kızlar,
Sancağımı saçlarıyla dokusun;
Bilal-i Habeşî sustuysa
Ezanlarını Dâvûd okusun!
Konsun yine pervazlara, güvercinler,
“Hû hû”lara karışsın âminler…
Mübarek akşamdır;
Gelin ey Fatihalar, Yasinler
NAAT -2-ARİF NİHAT ASYA
Sıkıntılarla bunaldıkça rûhumuz şurda,
Salevât'ıyla rûha meltem olan;
Gönülde ma'bede
Adı "Allah" adiyle tev'em olan;
Gökte Âdem'den önce halkedilen
Ve inip enbiyâya hâtem olan;
Oradan âşinası Havvâ'nın,
Oradan âşinâ-yı Âdem olan;
Sonra hurremliğiyle ümmetinin
İki dünyâda şâd ü hürrem olan...
Sen ki ümmî kalansın ömrünce
Gökten "İkra.!" sesiyle mülhem olan;
Arş-ı A'lâ'da-bir gönül gecesi-
Hak'la sır-ı visâle mahrem olan;
Diyen demişti ki:"İnsanlar ahsen-i takvîm!"
Demekteyiz sana biz:"Zübde-i dü âlem olan!"
Burda doğmuş son âşinâ sensin...
Kudûmu müjde bizimçin,üfûlü mâtem olan;
Şefâat et-kereminden Nihâd'a ey rüsül-i
Kirâm içinde-müsellem-Resûl-i Ekrem olan!
Yorum Gönder